25 Şubat 2010 Perşembe

KO-MEDYA

med“Aaaa hiç haberim yoktu!” . Artık bu bahaneyi kullanabilme olasılığımız giderek azalıyor. Bilgi, kapıdan kovsan bacadan sızabiliyor.  “Medya” denilen dev yaratık, uzun kollarıyla her yana yayılıyor. Reklamlarda bile “Issız bir adaya düşecek olursak yanımıza alacağımız üç şey” geyiğinde cep telefonu da seçenekler arasında yer almaya başlandı. Eee cep telefonu olur da 3 G teknolojisiz olur mu? Hatta adadan Facebook ve Twitter arkadaşlarınızla rahatlıkla haberleşebilirsiniz. Durumunuzu “Ava çıktım dönücem” ya da “ Suuu! Biraz suuuu!” olarak  ayarlayabilirsiniz. Daldan dala atladığımı fark ettiğim şu saniyeden itibaren  başlangıç dalına geri dönüyorum.


 


Sevgili okuyan… Bu satırları yazmamın amacı,  aklıma takılan sorulara umutsuzca bir yanıt bulabilme arzusudur. Medyada artık neredeyse klasikleşmiş ve duyduğumuz ya da gördüğümüz bazı durumların dışına çıkarak irdeleyebilme isteğidir. Hatta belki  alternatif fikirler de geliştirebilirim; kim bilir? O zaman başlayalım…


 


CAN PAZARI


 


10 Şubat 2010 Çarşamba

ADAK

imagesSıradaki hastanın adını  bilgisayardaki listeden okuduğumda, esmer  kavruk bir adam ve onunla çok zıt görüntüde açık tenli ve sapsarı saçlı iki sevimli kız çocuğu odaya girdiler. Adamın çökmüş avurtları, kalın simsiyah kaşları ve bıyıkları vardı. Kızlar, odanın içinde nerede olduklarını bilmemenin rahatlığıyla koşmaca oynamaya başladılar. Okuduğum ismi tekrar ettim; çünkü bazen buna dikkat etmeyen başka birisi muayeneye girip kayıtlarda karışıklığa sebep olabiliyordu. Adam başıyla onayladı.


 


Bendeki kayıtlara göre muayenesini yapacağım çocuk, beş yaşında ve erkekti. Odada ise kocaman bir adam ve iki küçük kızdan başka kimse yoktu. Belki de yandaki odada pansuman yapılacak olması olasılığına karşı sordum: “Çocuk nerede? Pansuman odasında mı?”. Adam başını iki yana sallayarak itiraz etti: “Yooo bur’da”. Şaşırmıştım:”Hangisi?”. Adam parmağıyla kızlardan birisini işaret etti: “İşte şu! Büyük olan…”.