25 Şubat 2010 Perşembe

KO-MEDYA

med“Aaaa hiç haberim yoktu!” . Artık bu bahaneyi kullanabilme olasılığımız giderek azalıyor. Bilgi, kapıdan kovsan bacadan sızabiliyor.  “Medya” denilen dev yaratık, uzun kollarıyla her yana yayılıyor. Reklamlarda bile “Issız bir adaya düşecek olursak yanımıza alacağımız üç şey” geyiğinde cep telefonu da seçenekler arasında yer almaya başlandı. Eee cep telefonu olur da 3 G teknolojisiz olur mu? Hatta adadan Facebook ve Twitter arkadaşlarınızla rahatlıkla haberleşebilirsiniz. Durumunuzu “Ava çıktım dönücem” ya da “ Suuu! Biraz suuuu!” olarak  ayarlayabilirsiniz. Daldan dala atladığımı fark ettiğim şu saniyeden itibaren  başlangıç dalına geri dönüyorum.


 


Sevgili okuyan… Bu satırları yazmamın amacı,  aklıma takılan sorulara umutsuzca bir yanıt bulabilme arzusudur. Medyada artık neredeyse klasikleşmiş ve duyduğumuz ya da gördüğümüz bazı durumların dışına çıkarak irdeleyebilme isteğidir. Hatta belki  alternatif fikirler de geliştirebilirim; kim bilir? O zaman başlayalım…


 


CAN PAZARI


 


Ne zaman bir kaza ya da bir başka felaket haberi ekranda belirse, bu pazarın kurulması an meselesidir. Bu tanımlamayı kim, ne zaman ve nasıl bir ruh halindeyken yapmıştır; bilemiyorum. Ama bütün yazılı ve görsel medyanın en sevdiği tanımlamalar sırasında listenin en başlarında yer almaktadır. Güncel hayattan alışkanlık olsa gerek, ne zaman “Can Pazarı” tanımlamasını duysam hemen aklıma  tezgahlar üzerinde bir sürü beden ve onun başında da bir takım pazarcı adamlar geliyor. Bağırarak ellerindeki canları , alıcılara –ki buradaki alıcıya biz kısaca Azrail diyoruz-  satmaya çalışıyorlar. Şu ana kadar alternatif bir tanımlama aklıma gelmediği için bunu daha sonra bir kez daha düşünmek üzere diğer konuya geçiyorum.


 


 


SAYGI DURUŞU


 


Bu , son zamanlarda sık sık duymaya başladığım ve bu kadar hızlı yayılmasından da anlaşılacağı üzere çok sevilen bir tanımlamadır. “Bilmem Bilememkim’e saygı duruşu niteliği taşıyan film” diye başlayan cümleleri anımsadınız değil mi? Düşünsenize… Filmi büyük bir sessizlik içerisinde, kıpırdamadan ve elbette ayakta  izleyen bir salon dolusu insan için  bu büyük bir işkence olsa gerek. Bir de benim gibi her saygı duruşunda burnu kulağı kaşınan birisiyseniz durum daha da vahim bir hal alıyor. Sanırım bu alanda büyük bir eksikliği doldurmuş olsa gerek ki, “Büyük Cümleler Kurmayı Pek Bir Sevenler Cemiyeti”nin gözdeleri arasında yerini rahatlıkla aldı; tıpkı “Görsel Şölen” gibi…  Buna alternatif bir tanımlamaya gerek var mı? Hatta “Saygı Duruşu” nun kendisine? Birkaç yıl öncesine kadar o olmadan da rahat rahat yaşıyorduk. Gene yapabiliriz! Bunu başarabiliriz! 


 


 


İZLEYENLERİN NEFESLERİNİ KESTİ


 


Ne zaman bir defile ya da tanıtım aktivitesi olsa, orada görevli olan ve mümkün olduğunca az giyinmeye özen göstermiş kadınları izleyenlerin hepsinin erkek ya da lezbiyen olduğu varsayımından yola çıkarak kurulmuş ünlü bir cümledir. Öyle ya; sonuçta bikini giymiş bir kadın benim ya da başka bir kadının nefesini neden kessin ki? Aynı şekilde gazetelerin arka sayfalarında sağ üst köşede mutlaka ama mutlaka  giysi fakiri bir hanım kızımız arz-ı endam eyler. Elbette savunma olarak okuyup, izleyen kesimin daha çok erkekler olduğu  söylenmekle birlikte bu açıklama hiç de tatmin edici değil bence. Kadınların bir sergi malzemesi haline getirildiği bu uygulamanın alternatifi ise az önce arkadaşım Yonca’dan edindiğim bilgiye göre Birgün Gazetesi tarafından geliştirilmiş. Arka Sayfa Güzeli olarak  yaşlı çiftler, çocuklar vs kullanılıyormuş. En kısa zamanda bu gazeteyi alıp incelemek düşüncesiyle başka bir klasiğe geçeyim…


 


ÜÇLEMELER


 


Haberin etkisini arttırmayı amaçlayan bu yöntem çeşitli kelimeler kullanılarak gerçekleştirilmektedir. “Flaş flaş flaş” , “Şok şok şok”  en sık kullanılanılanlarıdır.  Bir kere söylenildiğinde ya da yazıldığında yeterli etkiyi sağlayamayan bu kelimeler, yanına iki tane daha eklendiğinde parça tesirli bomba etkisi gösterir. Yanına bir de “!” eklendiği zaman heyecan doruklara çıksın istenir. “Az sonra”, “Birazdan”, “Hepsi ve daha fazlası” gibi vaatlerle izleyicinin merakını gıdıklamak ve sabırsızlandırmak amaçlansa da aslında delirtmekten başka bir işe yaramamaktadır. “Son Dakika” yazısını ekranın soluna yerleştirip, bir de en alta kayan yazı şeridi eklediler mi artık haber bülteni, tam da istendiği gibi -çığırtkanları ve her türlü süslemeleriyle- bir panayır kıvamına gelmiş olur. Bu duruma bir alternatif geliştirebileceğimi sanmıyorum. Çünkü artık izleyenler de bu hareketli haberciliğe alıştı. Sadesi kesmez kimseyi!


 


 


 


 


DOĞU’DA KIŞ, BATI’DA YAZ


 


En sinir olduklarımdan birisidir. Özellikle ilk ve sonbahar zamanında sık sık karşımıza çıkar bu tanımlama. Önce ülkemizin doğusundaki illerden karlı buzlu manzaralar gösterilir. Sonrasında  çiçek açmış badem ağaçları, deniz kenarında güneşlenenler ve hatta denize giren birkaç kişinin görüntüleri eşliğinde, ballandıra ballandıra havanın ne kadar sıcak olduğu anlatılır. Burada  bölücü bir propaganda yaparak ülkenin doğusunda poposu donanların, batısında yaşayanlara gıcık olması  mı amaçlanıyor? Antalya’da yaşayan sorumlu bir vatandaş olmanın bir gereğini yerine getirmek için,  bunun koca bir yalan olduğunu açıklamam gerekiyor. Elbette ki  iklimsel farklılıklar var olmakla birlikte, durum kesinlikle abartılıyor. O ekranda görünen denizde yüzen kişiler var ya? Onlar deniz kenarlarında yaşamayı tercih eden uzaylılar. Üşüme hisleri tahrip edilmiş. Bizim gibi normal insanlar Mayıs- Haziran gelmeden pek denize girmeyiz. Bu yüzden, sakın ha sakın kışın buralara gelirken eğer kapalı havuzlu bir otelde tatil yapmayı amaçlamıyorsanız yanınızda mayo, terlik ve güneşten korunma kremleri falan getirmeyin!


 


Flaş flaş flaşşş! Şimdi onbeş dakikalık kısa bir reklam arası vereceğim. Reklamlardan sonra artık yazımı bitireceğim. Ama önümüzdeki yazılarda merak ettiğiniz her şeyi ve daha fazlasını bulacaksınız. Benden ayrılmayın!


 


 

2 yorum:

  1. Eh Yeşim, harikasın sen:)))
    Senden ayrılmak mümkün değil ki zaten:)

    YanıtlaSil
  2. Yav sinir olmamak elde değil ki Özlemciğim. Yani artık "pes" diyorum ve başka da ir şey diyemiyorum...

    YanıtlaSil