8 Kasım 2010 Pazartesi

BEKLERKEN

kopyasi-page

KANTİN


 


 


-         Tahminen ne kadar olmuştur ameliyata gireli?


-         8’e doğru aldılar ama sanırım biraz geç başlamış. Bizim hemşirelerden birisi söyledi.


-         Ufff! Hayırlısıyla çıksaydı içeriden…


-         Evet yaaa… Beklemek çok zormuş!


-         Dün gece nasıldı? Uyuyabildi mi bari?


-         Nerdeee? Gecenin bir vakti film çektirmeye kalktılar. Sonra da uyku muyku kalmadı tabii.


-         Vallahi ben de doğru düzgün uyuyamadım. Kendim ameliyat olacak olsam bu kadar heyecanlanmam.


-         Evde vedalaşırken de güya sakinmiş gibi davranmaya çalışıyordu ama yanaklarının kızarıklığından belliydi heyecanı.


-         Tabii canım… Klasik anne işte! Biz üzülmeyelim diye belli etmeyecek hiçbir şeyi…


-         Aaaa dayımlar geldi. Ben onları bir yere oturtup geleyim.


-         Kaç kişi çay istiyor? Beş tane çay; birisi açık olacak…


-         Saat kaç oldu?


-         Daha var…


-         Uffff ben biraz dolaşıp geleyim. Otur otur çatladım!


-         Birkaç sandalye daha bulmamız gerekiyor.


-         Şu gazete bugünün mü? Azıcık kafam dağılsın bari.


-         Stresten midem kazındı. Poğaça simit falan isteyen var mı?


-         Ne garip değil mi?İlk kez dört kardeş bir arada Ankara’dayız…


-         Evet! Keşke sebep bu olmasaydı ama buna da şükür.


-         Amcamları kapıdan içeri almıyorlarmış; gidip getireyim.


-         O zaman şu yan masadaki fazla sandalyeleri de alalım. Yakında kantini tamamen işgal edeceğiz galiba!


-         Aaaa hemşire hanım arıyor! Alooo? Çıktı mı nihayet? İyi mi? Ohh şükürler olsun…Ayılma odasına mı götürüyorlar? Tamam… Geliyoruz…