31 Aralık 2008 Çarşamba
HAYAL
Zenginlerin oturduğu semtlerden birisinin çöp kutusunda oldukça yeni durumda bulduğu ayakkabılarına baktı. Nasıl olup da bu kadar yeni bir ayakkabının atılmış olduğuna şaşırmıştı ama sevinmişti de… Ne yazık ki artık sağ tekinin tabanı su almaya başlamıştı ve acilen yeni bir ayakkabı bulması gerekiyordu.
26 Aralık 2008 Cuma
HAFTA SONU SAÇMALAMALARI -4
EVİM OTEL-RESTORAN-BAR/ ANTALYA
Tabii ki her zaman için bulunmaktan en keyif aldığım mekanların başında yer alıyor. Sade ve zevkli döşenmiş bu mekanın çok sıcak bir atmosferi var.Yemekleri de oldukça lezzetli. Ne yemek isterseniz kısa bir sürede hazırlanıveriyor. Yemek sırasında yayınlanan müzik tercihleri de tam bana göre. Hele gecenin ilerleyen saatlerinde başlayan canlı müziğin tadına doyum olmuyor… Şarkı söyleyen kızcağız şimdiye kadar nasıl ünlü olamamış hayret!
22 Aralık 2008 Pazartesi
SIRADAN BİR PAZAR SABAHI
Adam, gergin bir yüz ifadesiyle bir elini sallayarak hatta arada direksiyona vurarak bağırıyordu. Diğer eliyle direksiyonu sımsıkı kavramıştı. Kadın ise küçücük yüzünü iyice saklayan kocaman siyah camlı güneş gözlüklerinden takmış, pencereden dışarıya bakıyordu. İnce dudaklarını büzerek bir şeyler söylüyordu o da; ama adama göre daha sakin görünüyordu.
19 Aralık 2008 Cuma
HAFTA SONU SAÇMALAMALARI 3
- Tabii buyurun.
- Duyduğuma göre ineklerde de şeker hastalığı oluyormuş.
- Öyle mi? Bunu bilmiyordum…
- Soracağım şey şu… Şimdi ben eğer şeker hastalığı olan bir ineğin etini yersem; şeker hastası olur muyum?
- Haydaaaa!!!!!!!
***
16 Aralık 2008 Salı
GÜZEL, NE GÜZEL OLMUŞSUN!
İlk örnek “Uzun Boyunlu Kadınlar” ya da “Zürafa Kadınlar” olarak bilinen, Karen Kabilesi’nin kadınlarıydı. Burma sınırı yakınındaki Nai Soi köyünde yaşayan bu kadınlar, küçüklüklerinden itibaren boyunlarına taktıkları halkalarla, süregelen bir geleneği yaşatma çabasındalar. Yaşları ilerledikçe halkaların sayısı ve omuzlarına düşen yük miktarı artıyor. Halka takmayanlara ise hiç de iyi bir gözle bakılmıyor.
12 Aralık 2008 Cuma
ANILARA DOKUNMAK
5 Aralık 2008 Cuma
HAFTA SONU SAÇMALAMALARI -2
• Burun deliğinden bir parça kurumuş sümük görünmesine...
• Dişlerin arasına takılıp kalan maydanoz parçasına...
• Tam da yenice oje sürmüşken tuvaletimin gelmesine...
• Yanağımdan sulu sulu öpülmeye...
• Rüyamın en güzel ya da heyecanlı yerinde uyanmaya...
• Anne ya da babaların, çocuklarıyla ilgili herhangi bir konuda sürekli "biz" demesine.(Örn: Bizim çişimiz geldi)
• Kırmızı ışıkta direksiyon başında burnunu karıştıran, bir de çıkan malzemeyi dikkatle inceleyenlere...
3 Aralık 2008 Çarşamba
SÖYLE BAKİİİM ÇOCUĞUM...
Küçükken beni en sinir eden sorular geldi geçen gün aklıma. Bakalım size de tanıdık gelecek mi?
Anneni mi daha çok seviyorsun yoksa babanı mı?
Şimdi bu durumda ne demek gerekir ki? Niye ikisini de aynı miktarda sevemiyorum? Neden ille de birisini diğerine tercih etme gibi bir sıkıntı yaşatıyorlar ki bana? O an için ikisinden birisini seçmiş olsam, diğeri alınmaz mı seçilmemiş olmaktan dolayı? Ayrıca soruyu soran meraklı şahıs istediği yanıtı alsa, bundan nasıl bir sonuç çıkartacaktır?
30 Kasım 2008 Pazar
OYUNCAK ATLI PRENS
24 Kasım 2008 Pazartesi
KOCAMAN GÜLÜMSEYEN ÖĞRETMENİM
Benim ilkokul öğretmenimdi…
Adı Nihal Erdoğan…idi…
32 yaşında …idi…
Bir oğlu vardı..Adı “Çavlan”…5 yaşında…
6 aylık hamile…idi…
Öldürdüler….Öldürmüşler…
21 Kasım 2008 Cuma
BU SON OLSUN!
"Bugün sen çok gençsin yavrum
Hayat ümit neşe dolu
Mutlu günler vaadediyor
Sana yıllar ömür boyu
19 Kasım 2008 Çarşamba
KADINIM, HÜKMÜM YOKTUR!
- Girebilir miyim Yeşim Abla?
- Aaaa gel tatlım… Hoşgeldin!
Uzun süredir görüşmüyorduk onunla. Belki de onu görmemek, aylar önce beni çok sarsan o olayı anımsamamı öteliyordu. Ama gelmişti işte! Sarıldık, öpüştük. Tedirgin halleriyle ablasına ne kadar çok benzediğini bir kez daha düşündüm.
- Hadi otur bakalım… Nasılsın?
- İyiyim ablacığım sağol… Biraz sıkıntılarım var da; muayene olmaya gelmiştim.
- Tamam canım… Önce muayeneni yapalım. Sonra sohbetimizi ederiz.
15 Kasım 2008 Cumartesi
HAFTA SONU SAÇMALAMALARI
- Evet evet! Çok lezzetliydi. Elinize sağlık!
- Afiyet olsun. Tekrar bekleriz… Yakınlarda mı oturuyorsunuz? Eğer öyleyse paket servisi için hazırladığımız broşürlerden vereyim size…
- Yok yokkk! Biz uzakta oturuyoruz. Sırf sizi yemek için geldik!!!
- Efendim?????
- Şeyyyyy pidenizi yani!
- !!!!!!
13 Kasım 2008 Perşembe
CEPHENİN İKİ YÜZÜ
Clint Eastwood’un yönetmenliğini yapmış olduğu “Atalarımızın Bayrakları” ve “İwo Jima’dan Mektuplar” , aynı savaşa iki farklı açıdan bakmayı amaçlamış ve bence üzerinde düşünülmesi gereken filmlerin başında geliyor. Düşman olarak kabul ettikleri, gözlerini kırpmadan öldürmeyi amaçladıkları insanların da, tıpkı kendileri gibi korkuları, özlemleri ve sevgileri olduğunun altı dikkatle çizilmeye çalışılıyor.
11 Kasım 2008 Salı
BENİM BABAM, BENİM ANNEMİ DÖVER!
- Nasıl yaralandınız?
- ………….
- Başınızı bir yere mi çarptınız?
- ………….
7 Kasım 2008 Cuma
BOŞVER ALDIRMA!
Bizim evdeeee ineeerrrsiiinnn
Eğeeerrr baabaaannn sorarsaaaa
Teker patlaaadıı dersinnn”
Sabah olup da gözlerimi henüz açmışken, beynimin uyuşuk duvarlarında bu şarkı yankılanmaktaydı. Rüyamda mı görmüştüm acaba? Eğer öyleyse, görecek daha güzel bir rüya bulamadığım için kendime acımalı mıydım? Her sabah olduğu gibi homurdana homurdana lavabonun yolunu tuttum. Aynadaki yansımama baktığımda dehşet içinde irkildim.
6 Kasım 2008 Perşembe
O SADECE BİR ÇOCUK!
2 Kasım 2008 Pazar
CEEEEEEE!!!!
Neden sürprizleri sevmediğimi düşündüğümde, aklıma ilk gelen, kontrolü delicesine elimde tutma merakım oluyor. Kontrolü kaybettiğim her an, beni huzursuz ediyor. Bu huzursuzluk, çevreme huysuzluk olarak yansıyor. Yani iyi bir amaca hizmet etmesi düşünülen bir sürpriz, bir anda ortalığı birbirine katabiliyor.
30 Ekim 2008 Perşembe
ZİYARET
- Benim de valla hanım; hiç sorma!
- Her gün aynı, her gün aynı…
- Eeee n’aaparsın; şartlarımız böyle. Gelene gidene bakıp günü geçiriyoruz işte . Bunu kabul etmemiz gerekiyor.
- Kabul ediyorum etmesine de…
- Yahu asma şu suratını yine. Bak; ne kadar güzel bir sabah!
- Evet… Çok güzel bir sabah.
29 Ekim 2008 Çarşamba
KUTLU OLSUN!
26 Ekim 2008 Pazar
AMA ONLAR ANLADILAR İŞTE!
Öyle ya, öyküler yazıyordum hayata dair; hayat demek ne demek? Yaaaa tabiii... Evet bak sizler de buldunuz hemen cevabı... Biraz düşününce o öykülerin altından neler neler çıkar aslında? Ne kadar öykülerime "masum" süsü vermeye çalışsam da nafile bir çabaymış; şimdi daha iyi görebiliyorum. Anladılar işte!
22 Ekim 2008 Çarşamba
HESAP
Hep haklıyızdır. Kendimizi çok önemseriz. Sorgulamayız kendimizi ya da yaşamı… Hiç düşünmeyiz; çünkü düşünmek sıkıntıya sokar bizleri. Yaşamda sadece biz ve bizim isteklerimiz vardır; gerisi umurumuzda değildir.
20 Ekim 2008 Pazartesi
BAŞUCUMA KOYDUM -SON
8. Gün
Yoğun bir iş gününü izleyen saatlerde sakin bir akşam yemeği daha cazip geldi ; o yüzden de bugüne dair festivalle ilgili anlatacak bir konu yok ne yazık ki...
9. Gün
29 Ekim'de vizyona girecek olan "Mustafa " filminin ilk gösterimini izlemek üzere her zamanki mekanımızdayız. Gündüz saatleri olmasına karşın koltuklar tamamen dolu olduğu gibi merdivenlerde bile oturarak filmi izlemek isteyen sinema severleri görmek mümkün.
19 Ekim 2008 Pazar
PORTAKALI SOYDUM -4
Yoğun bir iş gününün ardından, akşamüstü giderek artan boynumdaki ağrı ilerleyen saatlerde kazık yutmuş bir hale dönüşmeme sebep oldu. Başımı sağa ya da sola çeviremiyorum. Festival partnerlerimden Bülent bronşit oldu; Şule gündüz filmleri takip edip bana hava atıyor ama akşam ufaklık olduğu için uygun değil.
5. Gün
Şartlar gene aynı ne yazık ki...
17 Ekim 2008 Cuma
PORTAKALI SOYDUM -3
Pazar gününün rehavetini üzerimden ancak atabildiğim akşamüstü saatleri... Annem ve ablamla her Pazar düzenlediğimiz "Geleneksel Okey Günleri" nin bir bölümünü daha başarıyla sonuçlandırdıktan sonra Antalya Kültür Merkezi'nin yolunu tuttum. Şule ve bir arkadaşına bırakamadığı için yanında getirmek zorunda kaldığı kızı Irmak ile kapının önünde buluştuk. Irmak için izlemesi oldukça zor bir film olduğu için biraz da tereddütdeydik aslında. Çünkü "Belgesel Film Yarışması" dalında bir filmdi izleyeceğimiz: "Nazım'ın Küba Ziyareti"...
16 Ekim 2008 Perşembe
PORTAKALI SOYDUM -2
2. gün
Öğle saatlerinde Şule telefon açtı. Akşam, 4. Uluslararası Avrasya Film Festivali'nin açılış töreni ve sonrasında Ferzan Özpetek'in "Mükemmel Bir Gün" filmine iki kişilik davetiyesi varmış. Acaba onunla gelmek ister miymişim? Hemen bu cazip teklifi kabul ettim elbette. Fakat bir sorunum vardı. Koyu renk giyinme zorunluluğu! Neyse bir şekilde hepsi halledildi. Siyah elbise, siyah ayakkabılar ve siyah çantalarımızla cenaze töreninden çıkıp da bir anda kokteyle gitmeye karar vermiş şık bir ikili gibi görünüyorduk.
13 Ekim 2008 Pazartesi
PORTAKALI SOYDUM-1
9 Ekim 2008 Perşembe
ÖLECEK MİYİM SAHİ?
8 Ekim 2008 Çarşamba
DENİZ'E KAVUŞMAK
Gece ağır ağır ilerleyip, yerini yenice ağaran güne bırakıyor. Göz kapaklarımın bana daha önce hiç bu kadar ağır geldiğini hatırlamıyorum. Yorgunum ama mutluyum. Heyecanlı bir maratonun bitiş noktasını geçtik bugün hep birlikte. Bir kanepeye eğreti bir şekilde uzanmış, öylece sana bakıyorum. Çünkü sen , yüzünde dünyaya yeni gelen her insana özgü o masum ifadenle uyuyorsun. Annen, ne kadar ağrısı sızısı da olsa heyecandan bütün gece gözünü kırpmamış ve sabahın serin koynunda dinlenmekte şimdi. Odadaki huzuru sanki elimi uzatsam dokunuverecekmişim gibi hissediyorum bütün benliğimle…
28 Eylül 2008 Pazar
PİDE VE DAVULCU SORUNSALI
26 Eylül 2008 Cuma
MASAL
Bu küçük kız yaşından beklenmeyecek kadar olgunmuş ama bir o kadar da hayal kurmayı severmiş. Bazen evinin yanı başında neşeyle akan derenin soluk yeşil sularına, bazen de her akşam güneş battıktan sonra yaktığı lavanta kokulu mumların titrek alevine dalıp gidermiş. Buram buram lavanta kokusu kaplarmış camdan yapılmış minik evi… Hayaller yükselirmiş gökyüzüne ağır ağır…
23 Eylül 2008 Salı
HAYALLERİM, AŞKIM VE AŞKIM...
Bir yaz dönümü gecesi rüyam böyle başlamış oldu işte… Karar verilmişti artık; Prag’a gidiyorduk.
20 Eylül 2008 Cumartesi
BİR KÜÇÜCÜK OYUNCUK -2
DIŞ-GECE / BALIK LOKANTASI/ KADIN-ADAM
(DÖRT GÜN SONRA)
Lokantanın bahçesinde kadın ve adam, masada karşılıklı oturmuş, kadeh tokuşturmaktadırlar.
ADAM
Doğum günün kutlu olsun aşkım! Sağlıklı ve mutlu geçsin her günün!
Kadın, yüzünde utangaç bir ifadeyle adamın gözlerinin içine bakarak gülümser.
19 Eylül 2008 Cuma
BİR KÜÇÜCÜK OYUNCUK -1
İÇ –GECE / SALON / KADIN-ADAM
Kadın ve adam, masada karşılıklı oturmuş yemek yemektedirler. Kadın, dikkatini önündeki tabaktan adama doğru çevirir.
KADIN
Hani geçen gün konuştuğumuz konu var ya?
ADAM
Hangi konu?
KADIN
Nasıl hatırlamazsın? Saatlerce konuşmuştuk ya!
ADAM
Hayatım, senin gene bana kızasın var sanırım.
KADIN
Ne ilgisi var şimdi? Kızasım varmış!!!
15 Eylül 2008 Pazartesi
XL
11 Eylül 2008 Perşembe
EYVAHHH ANNEM TAŞINIYOR!!! -3
- İlahi Ramazan Bey... Hiç korkmayın yanımızda doktor var; bir şey olmaz size!
Ben duyduklarıma inanamaz gözlerle annemin tam olarak ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum. Ama annem, tam olarak ne demek istediyse onu söylemişti zaten; niye debeleniyordum ki?
9 Eylül 2008 Salı
EYVAHHH ANNEM TAŞINIYOR!!! -2
- Yeşim Hanım?
- Ramazan Bey; siz misiniz gerçekten de?
Adam, az önce yaşananlardan habersiz olduğu için şaşkın bir ifadeyle yüzüme baktı. Bugün adamların yüzüme tuhaf tuhaf bakma günüydü sanırım. Sağlık olsundu; sonunda aradığım Ramazan'ı bulmuştum ya...
EYVAHHH ANNEM TAŞINIYOR!!! - 1
Az sonra hemen arkamıza bir araba parketti. İçinde iki kişi vardı; biri emlakçımız diğeriyse ikinci telefon görüşmesinde konuşmuş olduğum oğlu olsa gerekti. Başımı çevirip, inen adama baktım. Adam da o sırada bana bakmakla meşguldü.
7 Eylül 2008 Pazar
SİMLİ ÇORAPLAR
2 Eylül 2008 Salı
BİL BAKALIM BEN KİMİM?
Ne zaman yaşamın acımasız parmaklarını boğazımızda hissetsek kaçıp gitmek gelir ya içimizden; sahi olur mu ki? Yani yapılabilir mi, herkesi ve her şeyi bırakıp gitmek? Tüm sevdiklerimizi, evimizi, işimizi, yaşadığımız kenti, hatta belki alışkanlıklarımızı ardımızda bırakarak hayata sıfırdan başlamak mümkün müdür? Başka birisi gibi yaşanabilir mi; kısa ya da uzun sürecek bir dönem içinde? Bambaşka bir insan olarak, değişik bir kentte, yeni bir hayatı yaşamak… Zor mu? Yapanlar var ama farklı farklı şekillerde…
30 Ağustos 2008 Cumartesi
BİR GÜVERTE, DÖRT KAPTAN
Alptekin’le tanışmamız bundan bir yıl önce yazılarla başlamıştı. Başka bir platformda yazmış olduğum birkaç öykümle ilgili beni resmen bir soru yağmuruna tutmuştu. Okuduklarını not alıp, gayet ciddi bir şekilde yorumlayıp, bu öyküler arasındaki bağlantı noktalarını merak eden tarzda sorulardı bunlar. Bu durum bende çok büyük bir şaşkınlık yaratmıştı; çünkü yazılarımı o zamana kadar kimsenin bu kadar ciddiye alacağını düşünmemiştim.
13 Ağustos 2008 Çarşamba
GÖRÜŞME
10 Ağustos 2008 Pazar
HÜZNÜN SOLUĞU, HÜMEYRA...
Aynı onun 45’liklere kapak çizen bir grafikerken, tesadüfen keşfedilmesi gibi, ben de bir arkadaşımın yönlendirmesiyle müzik konusundaki yeteneğimi fark ettim ve gitar çalmayı öğrenmeye başladım. Aradan bir zaman geçtikten sonra Hümeyra’nın birkaç parçasını çalmaya, bir çoğunu da söylemeye başlamıştım.
3 Ağustos 2008 Pazar
KÜL VE DUMAN
31 Temmuz 2008 Perşembe
PLAJ DEDİKODULARI
Kadınlardan şişmanca olanı Handan, bir yandan elindeki yelpazeyi telaşlı bir şekilde sallayarak serinlemeye çalışırken, bir yandan da yıllardır sigara içen kadınlara has prostatik ses tonuyla konuşmaya başlar:
25 Temmuz 2008 Cuma
PARA PARA PARAAAA!
- Karımı boşardım… (Hımmmm…)
-
- Yat alırdım...
-
- Karımı boşardım… ( Allah allaahhhh! )
22 Temmuz 2008 Salı
RAKIYI ÇEYREK GEÇE
Adam , yataktan hızla kalkarak banyoya giren kadının peşinden gelir; kapıyı endişeyle tıklatır.
- Tatlım? Miden mi bulanıyor?
İçeriden kadının bezgin ve cılız sesi duyulur:
- Yok yok iyiyim ben! Sen git, yat…
- Uygunsan içeri geleceğim…
- ……….
Adam banyonun kapısını yavaşça aralar. Kadın, başını duş kabinine dayamış, gözleri kapalı öylece ayakta durmaktadır.