HAYAT BİR FİLM ŞERİDİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HAYAT BİR FİLM ŞERİDİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ekim 2008 Pazartesi

BAŞUCUMA KOYDUM -SON

images


8. Gün



Yoğun bir iş gününü izleyen saatlerde sakin bir akşam yemeği daha cazip geldi ; o yüzden de bugüne dair festivalle ilgili anlatacak bir konu yok ne yazık ki...
9. Gün


29 Ekim'de vizyona girecek olan "Mustafa " filminin ilk gösterimini izlemek üzere her zamanki mekanımızdayız. Gündüz saatleri olmasına karşın koltuklar tamamen dolu olduğu gibi merdivenlerde bile oturarak filmi izlemek isteyen sinema severleri görmek mümkün.

19 Ekim 2008 Pazar

PORTAKALI SOYDUM -4

uc4. Gün

Yoğun bir iş gününün ardından, akşamüstü giderek artan boynumdaki ağrı ilerleyen saatlerde kazık yutmuş bir hale dönüşmeme sebep oldu. Başımı sağa ya da sola çeviremiyorum. Festival partnerlerimden Bülent bronşit oldu; Şule gündüz filmleri takip edip bana hava atıyor ama akşam ufaklık olduğu için uygun değil.

5. Gün
Şartlar gene aynı ne yazık ki...

17 Ekim 2008 Cuma

PORTAKALI SOYDUM -3

nazim3. Gün

Pazar gününün rehavetini üzerimden ancak atabildiğim akşamüstü saatleri... Annem ve ablamla her Pazar düzenlediğimiz "Geleneksel Okey Günleri" nin bir bölümünü daha başarıyla sonuçlandırdıktan sonra Antalya Kültür Merkezi'nin yolunu tuttum. Şule ve bir arkadaşına bırakamadığı için yanında getirmek zorunda kaldığı kızı Irmak ile kapının önünde buluştuk. Irmak için izlemesi oldukça zor bir film olduğu için biraz da tereddütdeydik aslında. Çünkü "Belgesel Film Yarışması" dalında bir filmdi izleyeceğimiz: "Nazım'ın Küba Ziyareti"...

16 Ekim 2008 Perşembe

PORTAKALI SOYDUM -2

ferzanFestival günlüğüme kaldığım yerden devam ediyorum ...

2. gün

Öğle saatlerinde Şule telefon açtı. Akşam, 4. Uluslararası Avrasya Film Festivali'nin açılış töreni ve sonrasında Ferzan Özpetek'in "Mükemmel Bir Gün" filmine iki kişilik davetiyesi varmış. Acaba onunla gelmek ister miymişim? Hemen bu cazip teklifi kabul ettim elbette. Fakat bir sorunum vardı. Koyu renk giyinme zorunluluğu! Neyse bir şekilde hepsi halledildi. Siyah elbise, siyah ayakkabılar ve siyah çantalarımızla cenaze töreninden çıkıp da bir anda kokteyle gitmeye karar vermiş şık bir ikili gibi görünüyorduk.

13 Ekim 2008 Pazartesi

PORTAKALI SOYDUM-1

aAntalya'da Sonbahar" iki anlama gelir benim için; artık bunalmadan oturulacak serinlikte mis kokulu akşamlar ve Altın Portakal Film Festivali... Yorucu yaz sıcaklarından kurtulan kent halkının kendisini parklara atarak çekirdek çitlettiği, festival organizasyonu içinde bulunan herhangi bir köşede bir ünlüyle fotoğraf çektirebilmek için gözlerini dört açtığı zamanlardır bunlar. Ama taa çocukluğumdan beri anımsadığım ve Antalya'lılar için de festivalin olmazsa olmazı "Festival Korteji" dir.

4 Şubat 2007 Pazar

TUTKU OYUNLARI

24502Şehrin banliyösünde bir çocuk parkında, üç kadın, bir bankta yanyana oturmaktalar. Bir yandan gündelik yaşamlarından, evliliklerinden, çocuklarından bütün bilmiş halleriyle bahsederken, bir yandan da kendilerinden az ötede çimenlerde oturan ve davranışlarıyla hiç de becerikli bir anne ve kadın gibi görmedikleri Sarah’yı ( Kate Winslet )göz ucuyla izlemekten geri kalmazlar. Edebiyat doktorası yaptığı için zaten Sarah da kendini onlardan daha farklı bir noktada görmektedir.Zengin bir kocası ve bir düzeni vardır. Gündüzleri çocuğuyla beraberken bazen boğulduğunu, kendine ait bir yaşamı kalmadığını düşünmektedir. Kocası ise bu arada, internetteki porno sitelerinde, kendine alternatif zevkler aramakla meşguldür.

6 Kasım 2006 Pazartesi

AŞKA TÖVBE!

12549Artık şu konuda hepimiz hemfikiriz sanırım: Biz, eski Yeşilçam filmlerini seviyoruz… Kah gülüyoruz, kah dalga geçiyoruz… Ama seyretmekten de geri kalmıyoruz… Bunu, aramızdaki sohbetlerden ya da burada yazılan bloglardan da kolaylıkla anlayabiliriz... Yani bu, benim üstün!! anlama yeteneğimle ilgili bir saptama değil:)

Kalabalık bir aile şeklinde yaşanan konaklarda, aşçısı, şoförü, bahçevanı maaile, “ beni baştan yarat ” ekibi olarak zavallı köylü kızdan, bir hanımefendi çıkartırlar... Bu senaryoyu hep bilirim.. Ama her seferinde de aynı heyecanla seyrederim (Biraz da saflık var serde tabii…) ..“ Güzel olduğunuz kadar küstahsınız da!! !” ya da “ Öylesine mesudum ki!! ” benim gündelik hayatta da sık kullandığım Yeşilçamdan yürütülmüş repliklerdir. Özellikle yağmur yağan bir haftasonu (mümkünse Pazar), bir bardak çay ve kanepede dizlerimin üzerinde bir battaniyeyle (babaanneler gibi), güzel bir Türk filmi seyretmek, benim için en büyük keyiflerden birisidir….

18 Ekim 2006 Çarşamba

BEN, ŞAHSEN, BİZZAT, KENDİM

10575Hayatımızda her zaman “ keşke ” ler olmuştur. “ Keşke ” o okula değil ,diğerine gitseydim. “ Keşke ” biraz daha dayansaydım..” Keşke ” şu konuda biraz daha cesur olsaydım vs vs . Geriye dönüp , o anı daha farklı kurgulamak ve onun bize getirdiklerini yaşamak güzel olurmuş gibi geliyor değil mi? Acaba gerçekten vazgeçtiklerimiz , bizi, şu anda olduğumuz yerden daha iyi bir konuma taşır mıydı ya da daha mutlu olur muyduk?Hep sanki daha iyi olacakmış gibi geliyor insana. Çünkü yaşanmamışlığın bilinmezliği var…

“ Ben Şahsen Bizzat Kendim ” , tam da bunu sorgulayan bir film…Seyredeli oldukça uzun zaman geçti. Ama kafamda yer etmiş filmlerden birisi…Konusu, “ Sliding Doors ” ile paralel gidiyor. Yaşamımızın ,tercihlerimizle ve anlarla farklı yönlere akması konu ediliyor her iki filmde de…

11 Ekim 2006 Çarşamba

FIRINDAKİ ÇÖREK

9596"Heyyy duydunuz mu mu; Rizzo'nun fırınında çörek varmış!!!!". Grease filmini ilk seyrettiğimde, bu tanımlamaya çok gülmüştüm. Danny'nin, yakışıklı çete arkadaşı Kenickie'nin sevgilisiydi Rizzo; ve hamile kaldığı dedikodusu, Rydell Lisesi'nde bu şekilde ağızdan ağıza yayılıyordu:)) O yıllarda hemen hemen bütün gençliğin sevgilisi olmuş bir filmdi. Bir de, okula, iki örgü ya da kısa saç, diz altında etekler, koyu renk ayakkabı ve en ciddi yüz ifademizle gittiğimiz de gözönüne alınacak olursa, bu renkli lise, bana etkileyici ve çok eğlenceli .

5 Ekim 2006 Perşembe

"POR UNA CABEZA" VE TUNA

8979Bazı filmlerde, kimi sahneler insanın kafasına ve yüreğine kazınır ya," Kadın Kokusu " filmi de benim için bu filmlerden birisi.Al Pacino'nun "En İyi Erkek Oyuncu Oskarı" kazandığı ve kör bir emekli albayı canlandırdığı filmde, yaşama dair bir çok şeyin sorgulanması mümkün. Hayatına son vermeyi düşünen Frank Slate, bu düşüncesini gerçekleştirmek için kendisine muhteşem bir final hazırlar. Her ayrıntısıyla düşünülmüş bir plandır bu. İşte bu finale yaklaşılırken filmde, benim kafamda bir çok soru işareti oluşmuştu. O gece, yaşamına son vereceğini bilirken, gününü , güzel bir kadınla, kaliteli bir şarap eşliğinde lezzetli bir yemek ve üstüne de muhteşem bir tango ile sürdürmesi , bende çok büyük bir çelişkiye sebep olmuştu. Çünkü , hayatından vazgeçmek isteyen bir insanın , yaşamdan zevk alıyor olması çok da beklenen bir durum değildir. Ama bu adam , yaşamın keyfine öylesine varmıştı ki, ölümünü de aynı keyifle bir ritüel havasında yaşamak istiyordu sanırım...

Yaşamdan zevk alan bir adamın da ölmeye giderken yanında güzel bir kadın, kaliteli bir şarap ve tango olması aslında hiç şaşırtmamalıydı beni belki de:)