16 Ekim 2008 Perşembe

PORTAKALI SOYDUM -2

ferzanFestival günlüğüme kaldığım yerden devam ediyorum ...

2. gün

Öğle saatlerinde Şule telefon açtı. Akşam, 4. Uluslararası Avrasya Film Festivali'nin açılış töreni ve sonrasında Ferzan Özpetek'in "Mükemmel Bir Gün" filmine iki kişilik davetiyesi varmış. Acaba onunla gelmek ister miymişim? Hemen bu cazip teklifi kabul ettim elbette. Fakat bir sorunum vardı. Koyu renk giyinme zorunluluğu! Neyse bir şekilde hepsi halledildi. Siyah elbise, siyah ayakkabılar ve siyah çantalarımızla cenaze töreninden çıkıp da bir anda kokteyle gitmeye karar vermiş şık bir ikili gibi görünüyorduk.

Antalya Kültür Merkezi'nin kapısına geldiğimizde bir an için duraksadık. Çünkü binanın giriş kapısının da bulunduğu cephesi boydan boya kırmızıya bürünmüştü. Spot ışıklar yerden gökyüzünün derinliklerine doğru uzanarak kayboluyordu. Bir takım limuzinler kapının önünde dizilmiş, koyu renk takım elbiselerinin içindeki korumaların sert bakışları eşliğinde, ünlü yolcularını indiriyorlardı. Biz de yeni gelenlerin peşine takılarak kırmızı halının üzerinden geçip içeriye girdik. Hani geçen bölümden "ünlü olmanın pek de zevkli bir yanı yokmuş" demiştim ya; ama kırmızı halıda yürümek de pek bir havalı oldu; itiraf etmeliyim...

Türk ve yabancı bir çok sinema sanatçısı, davetliler ve Büyükşehir Belediye Başkanı'nın katılımıyla oldukça kalabalık bir grup olarak, kokteylden açılış törenine geçtik. Kendimize oturacak birer koltuk ararken, görevli bir genç kız yanımıza geldi. Gözümüze kestirdiğimiz koltuklara başkaları kapmadan oturmanın telaşındayken, kız bizden daha telaşlı bir halde sordu: "Neden geldiniz?". İkimiz de şaşkın şaşkın kızın suratına baktık. Biz konuşurken gidecekti caanım koltuklar. "Ne demek neden geldiniz?". Kız gözlerini patlatarak konuşmaya devam etti: "Yani hangi gruptansınız?". "Hiç bir gruptan değiliz; davetliyiz sadece" dedik. Gruplara göre oturtuyorlarmış da o yüzden öyle söylüyormuş. Neyse sonunda birbirimizi anladık ve koltuklarımıza yerleştik.

Törende en çok dikkatimi çeken, eskiden uzun uzun hazırlanıp dinleyenlerin sinir krizi geçirmesine sebep olan açılış konuşmalarının artık gayet kısa ve net mesajlar içermesiydi. Herkes dikkati dağılmadan zevkle dinleyip, şevkle alkışladı haliyle.Bir ara karanlıkta yanımdan Ferzan Özpetek'in merdivenlerden aşağı doğru indiğini farkettim; yanında bir kadın vardı ama onu tanımıyordum.

Ve "Mükemmel Bir Gün" başladı. Filmin başlarındaki ağır tempo bir süre sonra neyse ki hareketlendi. Anlatılan öykü, gazetelerimizin üçüncü sayfalarının vazgeçilmezi olan aile içi şiddet... Her okuduğumda kanımı donduran bu olaylardan bir tanesinin içine girip, yaşanılanlara tanık olmak benim açımdan çok etkileyiciydi. Aile içi şiddetin, ülkemizde olduğu kadar bir Avrupa ülkesinde de kanayan yara olduğunu görmek de şaşırtıcıydı. Şiddet karşısında yaşananlar, bu konuda zarar görenlerin çaresizliği , güç kullananların kurduğu cümleler ise hep aynıydı; hep aynı... Temaya bence çok uygun müziklerin kullanıldığı filmin finalinde ise kelimenin tam anlamıyla dağıldım. Duyduğumuzda tam olarak gözümüzde canlanmayan ya da canlandırmak istemediğimiz bir anın rahatsız edici ruh haliyle kalakalmıştık ki, salon karardı.

Spotlar altında Ferzan Özpetek ve yanındaki kadın alkışlayan izleyicileri gülümseyerek selamlıyorlardı. Benim tanıyamadığım kadın meğerse filmin başrol oyuncusu Isabella Ferrari'ymiş. Dakikalarca beyaz perdede gördüğüm bir oyuncuyu, seyirciler arasında görünce sanki perdeyi yırtıp filmden firar etmiş gibi hissedivermiştim bir anda. Uzun süren alkışlar arasında salondan ayrıldılar.

İnsan selinin arasında yüzerek dışarı çıktığımızda, bu mevsim için serin diyebileceğimiz bir Antalya gecesinde, Şule ile sessizce arabamıza doğru yürüdük. Yüreklerimizin üzerine sanki kocaman birer fil oturmuş gibi hissediyorduk kendimizi.

Şiddet, insan varolduğu sürece hiç bir zaman bitmeyecek. Güçlünün güçsüzü manevi ya da fiziki olarak hırpalaması , ülke, dil, din gözetmeksizin sürüp gidecek. Ve ne yazık ki bizler de hep, bunların nasıl olabildiğini ve bir insanın nasıl bu kadar vahşileşilebileceğini hayret dolu gözlerle izleyeceğiz...

Beyni bu düşüncelerle dolu iki kadın, sessizce gecenin trafiğine karıştık....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder