30 Eylül 2007 Pazar

ÖĞRENMENİN YAŞI YOK!

66846- Hadi ama bana söz vermiştin. İnternetten gazeteleri okumayı öğretecektin. Hahhh! Hadi bakalım şu tekerlekli sandalyeyle seni bilgisayarın karşısına götüreyim. Anlat bakalım!

- Bak şimdi anne! Bilgisayarı şu düğmeye, ekranı da bu düğmeye basıp açacaksın. Bak, şu mavi kutu modem; internete bağlanmamızı sağlıyor. Bunun da düğmesine basalım. Şimdi bekleyeceğiz. Kum saatini gördün mü?

- Kum saati kayboldu. Şimdi ne olacak? Bağlandık mı?

23 Eylül 2007 Pazar

ZIT

65375Beynimde iki farklı kişi vardır benim. Yoo ! Ben tabii ki şizofren değilim. Kendimi bildim bileli bu ikiliyi tanıyorum; duyuyorum. Birbiriyle sürekli kavga edip duran, bir türlü aynı fikirde buluşmayan iki geçimsiz ses. Birinin “beyaz” dediği diğeri için “siyah”tır; geceyse gündüz… Birisi hep ağırbaşlıdır. Olması gerektiği gibi, özverili, nazik, yumuşak. Öncelikleri hep karşısındakine verir. Onların mutluluğuyla mutlu olur; üzüntüsüyle kedere düşer. Sevecendir; sabırlıdır. “Olgun Ben” derim ben ona… Diğeri ise şımarık bir okul çocuğudur adeta. Tembeldir, uçarıdır. Kendi istekleri ön plandadır daima. Ele avuca sığmaz; ne “dur” dan anlar ne de “sus” tan… Öfkesini kontrol edemez. Sabırsızdır; katıdır. Benim “Bencil Ben”imdir o…

 

16 Eylül 2007 Pazar

38 Mİ? NE ÇABUK?

63828Çocukken, 40’lı yaşlardaki insanlardan bahsederken ne kadar da yaşlı olduklarını düşünürdüm. O kadar çok yaşamışlardı ki, sanki ne kadar yaşasam da hiçbir zaman onların yaşına gelemeyecektim. Gençlik her zaman özlemle anılsa bile, zaman ilerledikçe en güzel yaşın “yaşanılan yaş” olduğu fikri oturmaya başladı. Aslına bakarsanız da öyle değil mi? En güzel yaş, hakkını vererek geçirdiğimiz yaşlardır. Zaman hızla akıp giderken , hala kutlayacak doğum günlerimizin olması ve bunu sevdiklerimizle , sağlıkla paylaşmak kadar önemli ne var ki yaşamda? Bugün 38 yaşımı bitiriyorum. Geçirdiğim 1 senenin muhasebesini yapıp, yaşam defterimde yeni bir sayfa daha açıyorum. Bakın neler çıktı yıl sonu raporunda…

 

4 Eylül 2007 Salı

SAKARLIK TARİHİM- ÖZEL SAYI

61447Şimdi son sakarlığımı sizlere bildirmek üzere blog yayınına kısa bir süre için ara vermek istiyorum. Ünlü “Sakarlık Tarihim” yazı dizisi için yeni malzemeler toplamak konusunda hiç bir fedakarlıktan kaçınmayan acar muhabiriniz bendeniz, annemin evinden bildiriyorum… İçinizden beni tanıyanların “Yine miiii!!!” dediğini duyar gibi oluyorum. Haklısınız ben de öyle düşünüyorum. Tamam; blog camiasında bana “Sakar Prenses” ünvanı bile verildi sevgili arkadaşlarım tarafından. Sabıkalarımı da sizinle paylaşmıştım zaten. Bu yüzden de ünvanımı öptüm başımın üstüne koydum ( Sanki başka bir şey yapmaya yüzüm varmış gibi…) Ama bu sefer gerçekten de masumum!!! Anlatayım da siz de bilin olanı biteni…