25 Kasım 2007 Pazar

BAŞKA DÜNYANIN İNSANLARI

77646Kapının önünde bir anda beliriverdi. Dış kapıdan ne zaman girdiğini anlamamıştım bile. Üzerinde soluk yeşil bir parka, kafasında yeşilli kahverengili, el örgüsü bir bere vardı. Yaklaşık 50 yaşlarındaydı. Koyu buğday tenli ve siyah fırça bıyıklıydı. Kafasını, odadan içeri doğru uzatmasıyla, yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı bir anda. Davudi bir sesle, bir türkü söylemeye başladı. Bir anda şaşkına dönmüştüm. Türkü söylerken, yüzündeki gülümseme bir an için bile olsa kaybolmamıştı. Bir kaç dörtlük söyledikten sonra, odaya doğru bir adım atarak içeri girdi. Gözlerini gözlerime dikerek konuşmaya başladı:

21 Kasım 2007 Çarşamba

ARMAĞAN

76800Önce, gözlerini kapat! Avuçların yukarı bakacak şekilde iki elini birleştirerek öne doğru uzat... Şimdi, seninle bir oyun oynayacağız; hazır mısın? Güzel… Sadece söylediklerime odaklanmanı istiyorum. Düşün! Şimdiye kadar yaşadıkların geçsin aklından. Yüreğinin bir kuş gibi kanat çırptığı mutlu anları anımsamaya çalış… Böyle anların çok az değil mi? Ya kendini dipsiz bir kuyuya düşmüşçesine çaresiz hissettiklerin? Ya da beklemediğin bir anda ansızın midene yediğin bir yumruk gibi, gafil avlandığın anların? Peki, çıkışını bir türlü bulamadığın sonsuz bir labirentte kayboldun mu hiç? İsyan ettiklerin olmadı mı? Kafan karışmadı mı? Bana cevabını verme; bırak sende kalsın. Sen, sadece düşün!

 

Avuçlarının içinde ne görmek istiyorsun, ona karar ver. İyice düşüncelerine yoğunlaş ve gözlerini aç! Ne görüyorsun? Hiç bir şey mi? İnan bana, daha iyisini yapabilirsin…

13 Kasım 2007 Salı

FOTOĞRAFLAR VE ÖYKÜLERİ

586572_6793_111- Deniz Bakışlı Kadın :

Her zamanki öğle yürüyüşlerimden birisinde, minik taş bir merdivenle çıkılan mavi bir kapının önünde durdum. Burada, mavinin çeşitli tonlarında boyanmış kapılar hep farklı bir his uyandırıyor bende. Önce uzun süre kapıyı inceledim. Sonra deklanşörüme bastım. Güzel çıkıp çıkmadığını kontrol ettiğim sırada, kapı açıldı ve içeriden gözleri de, aynı o güzel kapı gibi masmavi olan, aydınlık yüzlü bir kadın çıkıverdi:

- Merhaba…

- Merhaba…

- Uzun süredir hayran hayran kapınızı inceliyorum.

- Aaaa beğendiniz mi?

- Evet, hem de çok!

11 Kasım 2007 Pazar

ORMANA GÜNLÜĞÜ-2

75190(GALAKSİ REHBERİ)

Yıl 2007 … Bitmek bilmez bir yolculuktan sonra nihayet dünya çevresinde yörüngeye girdim. Kendime, dünyada yaşayan insan ve diğer canlı türleri ile ilgili inceleme yapacağım yeni bir yer belirledim. Tabii sizin hayal ettiğiniz gibi uzun süren bilimsel araştırmalarla ineceğim yeri tespit ettiğimi söylemek isterdim. Aslına bakarsanız aramızda kalsın, üstlerim de öyle yaptığımı zannediyorlar. Bense şöyle bir yöntem izlemeyi daha çok seviyorum. Dünya haritasını önüme seriyorum. Gözümü kapatıp, işaret parmağımı rastgele bir noktaya basarak önce bir kıta seçiyorum. Aynı yöntemle ülke, il, hatta daha küçük yerleşimlere kadar iniyorum. Şimdi izninizle, gene aynı yöntemle son olarak seçmiş olduğum yerin koordinatlarını amirlerime bildirmek zorundayım…

 

7 Kasım 2007 Çarşamba

İLK GECE KORKUSU

74527Aniden uyandı. Onu neyin uyandırdığını bilemiyordu; hatta uyanıp uyanmadığını da… Kontrol etmek için göz kapaklarını açıp kapattı. Hiç bir değişiklik yoktu. Kocaman karanlık, dipsiz bir kuyuya düşmüş gibiydi adeta… Gece yatarken fişe taktığı elektrikli sobanın kızıl yansımaları da görünmüyordu. Yatakta doğruldu. Yüzü, özellikle de burnu buz gibiydi. Bir süre ne yapacağını bilemez bir durumda öylece bekledi. Birdenbire, sımsıkı kapalı perdelerin arkasından, odaya soğuk beyaz bir ışık yayıldı ve ortalık bir anda gündüze boyandı. Karanlığa alışan gözlerini kıstı ve kulaklarını avuçlarıyla kapatarak endişe içinde, bu şimşekten sonra gelecek olan gök gürültüsünü beklemeye başladı. Çocukluğundan beri gök gürültüsü ve şimşekten çok korkardı. Sesin kesildiğinden emin olduğunda, yataktan kalkmaya karar verdi.

5 Kasım 2007 Pazartesi

ORMANA GÜNLÜĞÜ-1

7413310 gün önce “Burnumuzun ucunu göremiyorken” diye başlamıştım sözüme… Bu sabah ise gerçek bir sisin içinden geçerek 1 aylığına görev yapacağım Antalya’nın İbradı ilçesinin Ormana Beldesi’ne ulaştım. Bütün hafta sonum hazırlık yapmakla geçti. Önce, yanımda götüreceklerimin bir listesini yaptım elbette. Her işimi planlamayı çok sevdiğimden bu işi de büyük bir ciddiyetle yerine getirdim haliyle. Toros Dağları’nın tepesinde , denizden ortalama 900 m yükseklikte olacağımı bildiğim için yorgan, kalın kazaklar, manto , hatta durumu abartıp atkı, bere bile koydum valizime. Okuyacağım kitaplar ve çoğunluğu konservelerden oluşan yiyeceklerimi de yüklediğimde küçük çaplı bir kamyonete dönüşen arabamla bu sabah yola koyuldum… Sabah uyandığımda bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun cesaretimi kırdığını ise ancak şimdi itiraf edebiliyorum kendi kendime de….