MİZAH etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MİZAH etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ekim 2009 Salı

RÜYALAR GERÇEK OLSA!

kedi-         Biliyor musun anne? Dün gece bir rüya gördüm…


 


-         Hayırdır inşallah… Ne gördün?


 


-         Yok yok! Bir değil, iki rüya gördüm peş peşe… Ama bunlar hep senin yüzünden oluyor; bunu da bilmiş ol!


 


-         Gene ne yaptım ki ben?


 


-         “Ne yaptım?” ı var mı? Sabahtan akşama kadar haberin biri bitiyor diğeri başlıyor. Ben de ister istemez aynı odada olunca izlemesem de kulağıma çalınıyor bir kere…


 


-         Ne gördün? Anlat bakayım…


 


-         İlkinde… Merkezde bir sağlık ocağına tayin olmuşum…


 


-         Eeee?


 


-         Beyaz önlüklü ve beyaz türbanlı ve hatta beyaz eldivenli bir sorumlu hekim beni karşılıyor. Bil bakalım kim?


 


-         Kim?


 


-         Nermin Erbakan!!!


 


17 Mayıs 2009 Pazar

MOTOSİKLETE NASIL BİNİLMEZ?

motobMotosiklet kullanımının gerek ekonomik, gerekse “Maceranı yarat “ hareketinin giderek yayılması nedenleriyle artması, konu ile ilgili bir takım düşüncelerimi belirtme gereksinimini doğurdu. Bu konuda şimdiye kadar yazılmamışları yazmak, gene bana düştü haliyle… Şimdiden hayırlı olsun!

Motosiklet kullanan sevgili arkadaşım… Şunu hiçbir zaman unutma ki,  kaportan bedenindir. Belki biraz kiloluysan hava yastığı benzeri bir etki yapabilir ama gene de fazla güvenme bence… Bu yüzden de korunma amaçlı her türlü donanımı kullanmanda şiddetle fayda vardır. Yapılan araştırmalarda, kola  takılan kaskın koruyuculuğuyla ilgili  hiç bir pozitif veriye rastlanmamıştır. O yüzden kaskı koluna değil kafana takmalısın. Bunu sakın unutma! Ayrıca çocukluk zamanımızda kullandığımız bir aletin ters dönmüş haline benzeyen kask modeli de -evet haklısın çok sevimli görünüyor ama-  çeneni korumuyor. Haa elbetteki ihtiyaç halinde farklı bir kullanımını düşünerek aldıysan bir şey söyleyemeyeceğim…

30 Nisan 2009 Perşembe

ZUBİDİK... EFSANE GERİ DÖNDÜ!

p1070119Yıl 2009... Ne zamandır Türkiye’ye gitmedim. Üstlerimi ikna edip, şüpheleri üzerime çekmeden kendime bir görev çıkartmam hiç de zor olmadı aslında. Sadece kendime bir koordinat belirlemem gerekiyor. Şu Google Earth de basit masit ama nostaljik olduğu için sevimli geliyor bana. Evetttt! Zzzıttırı pıttırı bızıbızı  zııırrrt. Şu Türkler çok komik! Bizim bu seçim yapma oyunumuzu “Ooo pitiii piiitiii karamela sepetiiii” gibi bir çeviriyle söylüyorlar. Aman nasıl biliyorlarsa öyle yapsınlar; bana ne? Neyse üsse haber vereyim:
      -     Xyzicon merkez?
      -    Dinliyoruz Zubidik.
      -    Koordinatları veriyorum. Kuzey 36.26.31.09 ,  Doğu  29.36.8.39
      -    Yine Türkiye galiba…

       -   Evet... Antalya, Kaş, Sütleğen Köyü...

      -    Anlaşıldı  Zubidik. Bol şans!

22 Ocak 2009 Perşembe

AMATÖR BALIKÇININ REHBERİ


En dingin olduğum mekanlardan birisi de teknelerdir. Özellikle balık tutma amaçlı olarak teknedeysem keyfime diyecek yoktur. Öyle beyaz bikinili Banu Alkan misali yat direğine yaslanmaktan hiç hazzetmem çünkü. Salaşlığın en keyifli halidir benim için tekneler. Sadece dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır: 

 - Mutlaka güneş ışınlarından koruyucu losyon sürülmelidir. Şapka ve gözlük ile bu koruma desteklenmelidir.

 

7 Kasım 2008 Cuma

BOŞVER ALDIRMA!

you__re_funny_by_waney“ Bisiklete biiinersiiiinnnn
  Bizim evdeeee ineeerrrsiiinnn
  Eğeeerrr baabaaannn sorarsaaaa
  Teker patlaaadıı dersinnn”

Sabah olup da gözlerimi henüz açmışken, beynimin uyuşuk duvarlarında bu şarkı yankılanmaktaydı. Rüyamda mı görmüştüm acaba? Eğer öyleyse, görecek daha güzel bir rüya bulamadığım için kendime acımalı mıydım? Her sabah olduğu gibi homurdana homurdana lavabonun yolunu tuttum. Aynadaki yansımama baktığımda dehşet içinde irkildim.

28 Eylül 2008 Pazar

PİDE VE DAVULCU SORUNSALI

imagesRamazan ayı geldiğinde hani “Ner’de o eski Ramazanlar” diye başlayan cümleler kurmak adettendir ya –gerçi haklılık payı kesinlikle var bence- işte ben de onu yapacağım. Hiç unutmam Miralay Orhan Bey’le bir gün Tarabya’daki yalının… Yok; konu Ramazan’dı değil mi? Eeee yaş kemale eriyor yavaş yavaş; tamam tamam toparladım… Bugün iki önemli konuda kendimce haklı şikayetlerimi dile getirmek istiyorum: “Pide” ve “Davulcu”…
 

11 Eylül 2008 Perşembe

EYVAHHH ANNEM TAŞINIYOR!!! -3

sasha_the_turtle_by_dolphyKlostrofobik bypasslı emlakçımız Ramazan Bey'in açıklamalarının yaratmış olduğu sessizlik, annemin kahkahalarıyla bir anda bozuluverdi:

- İlahi Ramazan Bey... Hiç korkmayın yanımızda doktor var; bir şey olmaz size!

Ben duyduklarıma inanamaz gözlerle annemin tam olarak ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum. Ama annem, tam olarak ne demek istediyse onu söylemişti zaten; niye debeleniyordum ki?

9 Eylül 2008 Salı

EYVAHHH ANNEM TAŞINIYOR!!! -2

turtleBir önceki bölümde anneme kiralık ev bakmak için sözleşmiş olduğumuz emlakçı Ramazan Bey, söz verdiği gibi tam 10 dakika sonra ofisinin önündeydi. Ama bu sefer az önce yaşamış olduğum kötü deneyim yüzünden önce adama uzun uzun bakmakla yetindim. Adam iri göbeğini sağa sola sallayarak yanıma geldi. Sesinde çekingen bir tınıyla:
- Yeşim Hanım?

- Ramazan Bey; siz misiniz gerçekten de?

Adam, az önce yaşananlardan habersiz olduğu için şaşkın bir ifadeyle yüzüme baktı. Bugün adamların yüzüme tuhaf tuhaf bakma günüydü sanırım. Sağlık olsundu; sonunda aradığım Ramazan'ı bulmuştum ya...

EYVAHHH ANNEM TAŞINIYOR!!! - 1

turtlAnneme kiralık bir ev bulmanın telaşı içerisindeydik. İnternet ve gazetelerdeki bir çok ilanı taramış, sayısız emlakçıyla telefon görüşmesi yapmıştım. Yine onlardan birisiyle , 10 dakika sonra ofisinin önünde buluşmak üzere sözleştik. Buluşma yerine yakın olduğumuz için ilk ulaşan da biz olduk haliyle. Yüksek bir apartmanın zemin katında bulunan ofisin önünde arabanın içinde beklemeye başladık. Annem ve ablam, Antalya'nın sıcağında ev ev gezmekten perişan olmuş durumdaydılar.
Az sonra hemen arkamıza bir araba parketti. İçinde iki kişi vardı; biri emlakçımız diğeriyse ikinci telefon görüşmesinde konuşmuş olduğum oğlu olsa gerekti. Başımı çevirip, inen adama baktım. Adam da o sırada bana bakmakla meşguldü.

11 Kasım 2007 Pazar

ORMANA GÜNLÜĞÜ-2

75190(GALAKSİ REHBERİ)

Yıl 2007 … Bitmek bilmez bir yolculuktan sonra nihayet dünya çevresinde yörüngeye girdim. Kendime, dünyada yaşayan insan ve diğer canlı türleri ile ilgili inceleme yapacağım yeni bir yer belirledim. Tabii sizin hayal ettiğiniz gibi uzun süren bilimsel araştırmalarla ineceğim yeri tespit ettiğimi söylemek isterdim. Aslına bakarsanız aramızda kalsın, üstlerim de öyle yaptığımı zannediyorlar. Bense şöyle bir yöntem izlemeyi daha çok seviyorum. Dünya haritasını önüme seriyorum. Gözümü kapatıp, işaret parmağımı rastgele bir noktaya basarak önce bir kıta seçiyorum. Aynı yöntemle ülke, il, hatta daha küçük yerleşimlere kadar iniyorum. Şimdi izninizle, gene aynı yöntemle son olarak seçmiş olduğum yerin koordinatlarını amirlerime bildirmek zorundayım…

 

30 Eylül 2007 Pazar

ÖĞRENMENİN YAŞI YOK!

66846- Hadi ama bana söz vermiştin. İnternetten gazeteleri okumayı öğretecektin. Hahhh! Hadi bakalım şu tekerlekli sandalyeyle seni bilgisayarın karşısına götüreyim. Anlat bakalım!

- Bak şimdi anne! Bilgisayarı şu düğmeye, ekranı da bu düğmeye basıp açacaksın. Bak, şu mavi kutu modem; internete bağlanmamızı sağlıyor. Bunun da düğmesine basalım. Şimdi bekleyeceğiz. Kum saatini gördün mü?

- Kum saati kayboldu. Şimdi ne olacak? Bağlandık mı?

4 Eylül 2007 Salı

SAKARLIK TARİHİM- ÖZEL SAYI

61447Şimdi son sakarlığımı sizlere bildirmek üzere blog yayınına kısa bir süre için ara vermek istiyorum. Ünlü “Sakarlık Tarihim” yazı dizisi için yeni malzemeler toplamak konusunda hiç bir fedakarlıktan kaçınmayan acar muhabiriniz bendeniz, annemin evinden bildiriyorum… İçinizden beni tanıyanların “Yine miiii!!!” dediğini duyar gibi oluyorum. Haklısınız ben de öyle düşünüyorum. Tamam; blog camiasında bana “Sakar Prenses” ünvanı bile verildi sevgili arkadaşlarım tarafından. Sabıkalarımı da sizinle paylaşmıştım zaten. Bu yüzden de ünvanımı öptüm başımın üstüne koydum ( Sanki başka bir şey yapmaya yüzüm varmış gibi…) Ama bu sefer gerçekten de masumum!!! Anlatayım da siz de bilin olanı biteni…

2 Nisan 2007 Pazartesi

SAKARLIK TARİHİM-2

33667Evettt! Nihayet, merakla beklenen, yaptığım sakarlıkları anlattığım yazımın devamı niteliğindeki “Sakarlık Tarihim- 2” ile karşınızdayım. Biraz geciktiğimin de farkındayım. Ancak siz de takdir edersiniz ki konuyla ilgili malzeme toplamam zaman alıyor:)) Genellikle devam filmleri, ilkini aratır ya hani, umarım ilkindeki keyfi alırsınız.

(Dikkat: Söz konusu sakarlıklarda dublör kullanılmamıştır! )

Şimdi , adettendir ya, başlangıçta ilk bölümün kısa bir özeti geçilir. İlk yazımı okuyanlar bu bölümde mutfağa gidip kendilerine bir çay alabilirler ya da tuvalete falan gidebilirler. Sıkılmayın diye söylüyorum. Ben alınmam…İlk blogumda, yaptığım sakarlıkları şöyle bir gözden geçirip, hangi sakarlığı kaç kere yaptığım ve kendime çözüm olarak neler önerebilirim, listeledim. Sakarlıklarımı değerlendirirken de zorluk derecesine göre 1’den 10’a kadar bir Sakarlık Puanı (S.P.) verdim. İlk bölümü okuyanlar da gittikleri yerlerden döndüler ve yerlerini aldılarsa , başlayabiliriz artık…

İşte yeni sakarlık listem :

16 Kasım 2006 Perşembe

AAA! DOKTOR HASTA OLUR MU HİÇ?

13852Son zamanlarda, seri halde hastalandığım ve bir türlü iyileşemediğim için , en sık duyduğum ve gıcık olduğum cümlelerden birisidir bu... Ne zaman hasta olsam , çevremde birileri (artık yakın çevremdekileri paraladığım için öyle diyemiyorlar) bana en tuhaf bakışlarını fırlatarak suratlarında “ aman bu da neler söylüyor ” ifadesiyle bu cümleyi hunharca sarfediyorlar:))) Doktor hasta olur mu ?

AAAA niye olmasın ki???? ” diye avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum.. Ama ne yapıyorum: elimde bir mendil,silmekten kızarmış burnum ve yaşarmış gözlerimle , karşımdakine bakakalıyorum... Kendimi beceriksiz hissediyorum hasta bir doktor :)) olduğum için!!… Bu nasıl bir hatadır?… 14 senedir doktorluk yapan ben, nasıl olur da hasta olurum???… Bu ne razalet:)) Allah Allahhh,neredeyse hasta oldum diye suçluluk duymamı sağlayacaklar… İşe bak :))

25 Ekim 2006 Çarşamba

ZUMA NEDİR? NASIL OYNANIR?

11160Size de olur mu bilmiyorum. Canım sıkkın olduğu zamanlar, eve kapanıp, saatlerce bir bilgisayar oyununa takılır kalırım. Saatler boyunca, bir sandalye tepesinde oturmaktan popom ve sırtım ağrımış, gözlerim faltaşı gibi açmaktan kıpkırmızı bir vaziyette uyuz uyuz oynar dururum. Biter, bir daha oynarım, bir daha ve bir daha… Saatlerce... (Amma da zaman öldürüyorum böyle durumlarda) Birileriyle konuşmaktan daha iyi deşarj oluyorum sanırım. Bir şey düşünmediğim için de belki de sorunu yoksaymış, kaçmış oluyorum.

İşte ''Zuma'' da benim için böyle bir oyun… Bilenler bilir. Ben bilmeyenler için kısaca anlatayım. Şimdi bu oyunda bir tane aptal kurbağa var. (Oynarken, o aptal kurbağa, sen oluyorsun tabii) Bu kurbağanın görevi, ağzından farklı renklerde toplar çıkartıp senin yönlendireceğin tarafa atmak…

20 Ekim 2006 Cuma

SAKARLIK TARİHİM!!!

336671Becerikli ve dikkatli insanlara her zaman hayran kalmışımdır. Onlar, büyük bir soğukkanlılık içinde, ne yapacakları konusunda son derece emin, pratik, yapacakları işe konsantre olurlar. Hiç bir kaza belaya sebebiyet vermeden de
işlerini bitirirler. Ben , hiçbir zaman öyle bir insan olamadım. Bir işe başlayıp da kendime bir zarar vermeden bitirdiğim zaman, kendimle gurur duyuyorum:)) Bizim gibilere halk arasında "sakar" deniyor. Kendini bilmek iyi bir şey en azından...

Geçenlerde yaşadığım bir olay, sakarlık tarihimi gözden geçirmeme sebep oldu. Yaptığım sakarlıkları bir değerlendirmeye almak istedim. Her sakarlığa bir Sakarlık Puanı (SP) verdim(1 den 10'a kadar). Bu sakarlığı kaç kere yapmış olduğumu belirttim. En sonuna da bu durumu nasıl çözebileceğimi planladım. Bakın nasıl bir liste çıktı karşıma:

14 Ekim 2006 Cumartesi

KAMUOYUNA DUYURULUR!

İkinci bir emre kadar yüksek tansiyon ve kalp hastalarının fanatik olmaları yasaklanmıştır! Özellikle 60 yaş civarı iseniz, üstelik kadınsanız, hele bir de benim annemseniz kesinlikle yasaklanmıştır:)) Tabii ki bazılarınız(!) bu yasaklamadan dolayı hiç memnun olmayacaktır. Ama gelin görün ki başka çarem kalmadı...

Öncelikle şunu söyleyeyim; itirazım var!!! Futbol takımı diye bir şey olmasın; olsa bile en azından maç günleri kimselere söylenmesin; kendi kendilerine sessiz sedasız oynasınlar maçlarını!!! Yani insanların aile saadetiyle oynamaya kimsenin hakkı yok ki... Ya da benim akıl ve ruh sağlığımla oynamaya.. Ya annem gidecek elden, ya da ben!