
Yaşamdan zevk alan bir adamın da ölmeye giderken yanında güzel bir kadın, kaliteli bir şarap ve tango olması aslında hiç şaşırtmamalıydı beni belki de:)
İşte tam ben bunları düşünürken "Por Una Cabeza" başladı. O muhteşem tango sahnesi ve o nefis parça... O kadar empati yapmıştım ki, kendimi akşam ölmeyi planlıyormuş ve şimdi de kendimi son tangomu yapıyormuş, son defa tango dinliyormuşum gibi hissettim bir an...Güzelliklere veda etmek ne kadar korkunç olurdu herhalde , son kere olduğunu bildiğinizde. Bir daha göremeyeceğinizi bildiğiniz bir insandan ayrılırken, ya da bir daha duyamayacağınız bir sesi,son kere aklınıza kazımaya çalışırken. Elbette bu kadar yoğun duygulardan sonra hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu düşünceler de uzun süre kafamda gezindi durdu. Şimdi ne zaman bu parçayı duysam yine gözlerim dolar.
Geçtiğimiz yaz , sevdiğim adamla birlikte ,Budapeşte'de Tuna nehri kenarında Elizabeth Köprüsü'nün bir ayağının altında minik bir cafede oturuyorduk. Ağustos olmasına karşın hava oldukça soğuktu. Biri keman ve biri de akordeon çalan iki müzisyen masamıza doğru yaklaştılar. Onlardan "Por Una Cabeza" yı istedim. Önce bilemediler, ancak mırıldanmaya başladığımda hangi parçayı istediğimi anladılar. Birden bire gene tüylerimi diken diken eden o tango başladı. Müziği , şarabı ve rüzgarı hissedip, Tuna'nın üstüne düşen Budapeşte'nin ışıklarını seyrederken , gözlerimden yaşlar akarak ,kendi kendime şunu diledim: "Umarım her zaman yaşamın güzelliklerinin farkına varabilecek kadar ağzımın tadı yerinde olur!!"
Çünkü yaşama karşı tüm algılarımızın açık olması, bize çok daha zengin bir dünya sunar......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder