17 Ekim 2006 Salı

GÜZELLİĞİN ON PARA EDER Mİ?

10355Daha güzel olmak ister misiniz? Ya da daha daha güzel??? Bir çok insanın buna vereceği cevap "evet" olacaktır. Bunun son noktası nedir peki? Neden daha güzel olmak istiyoruz? Belki de güzelliğin, günümüzde bir çok kapıyı açan bir anahtar olduğunu kavradığımız içindir. Elbette, bu anahtarı kullanıp kullanmamak kişisel bir tercih. "Güzelliğin on para etmez. Bu bendeki aşk olmasa" demiş Aşık Veysel... Güzelliğin, karşıdaki insanda uyandırdıkları, bu kavramı önemli kılıyor bir şekilde. Güzellik kavramının, yaşamlarımızda ne kadar önemli bir rol oynadığını, hepimiz yaşayarak öğreniyoruz ya da bize öğretiliyor, biz istesek de, istemesek de...

Geçen akşam "Extreme Makeover" isimli bir program seyrettim. Kısaca anlatayım. Kendi fiziksel özelliklerinden, bir şekilde memnun olmayan insanlar, programa başvuruyorlar. Hepsi de çok "mutsuz" ve "umutsuz" görünüyorlar. Sonra, bir takım estetik cerrahlar, bu kişileri inceliyorlar. Sonra da burnunu, çenesini, gözlerini, göğsünü, poposunu, dişlerini, kısaca aklınıza gelebilecek heryerlerini düzeltiyorlar!!!! Diyet, kuaför ve kılık kıyafet düzenlemesinden sonra da, limuzinlere bindirip (çünkü onlar artık güzel ve limuzine binmeyi hakkediyorlar!!), ailelerine bir film yıldızı edasıyla sunuluyorlar... İnsanlar çığlıklar atıyor, deliler gibi alkışlıyorlar.. İşte o anda, tamamen fiziksel olarak yenilenmiş olanın yüzünde öylesine gurur dolu bir ifade dolaşıyor ki.. Gözleri ışıl ışıl.. "Artık ben de güzelim. Beni yepyeni bir hayat bekliyor. Savulun ben geliyorum" diye düşüncelerini paylaşıyorlar, onu izleyenlerle. Değişen ne?? Sadece dış görünüm. Ama dünyaları değişmiş gibiler. Yokluğu bu kadar mutsuz eden güzellik, onlara ne kadar mutluluk getirecek??

Bu güzellik konusu uzun süredir kafamı kurcalar zaten. Eski güzellik kavramlarının yerlerini yenilerinin aldığı, yeteri kadar yazıldı çizildi zaten. Ama problem şurada başlıyor. Hem toplum kendi içinde, hem de görsel ve yazılı basının olayı pompalamasıyla, güzellik, aynı zamanda ciddi bir sektör haline geldi. Zayıflatıcı haplar, selüliti yok ettiği iddia edilen kremler, kırışıklıkları önleyici ürünler, dudak dolgunlaştırıcılar ve elbette estetik cerrahi... Bu, özellikle de kadınlara dayatılan bir durum. Her zaman temiz ve bakımlı olmak, her kadın ve de erkeğin kendisiyle ilgilenmesi, elbette olması gereken bir durum. Ama sadece bunlar yetmiyor. Özellikle kadınların, daima ince, selülitsiz, uzun bacaklı, iri göğüslü, kırışıksız vs. vs. olması bekleniyor. Uzun bacak ne kadar önemli olabilir ki; eğer bir atlet değilsen??? Eğer bu sayılan özellikleri taşımıyorsanız da, ayna karşısında kendisine umutsuzca bakan ve bedeniyle barışık olmayan kadınlar haline dönüşüyorsunuz. Her zaman daha güzel ve zamanın yıpratmalarından uzak, biyonik bir kadın olmanız dayatılıyor size. Siz, hiç bir erkek dergisinde "Hadi beyler! Yaz geldi,şu popoyu göbeği bir eritelim!!!" şeklinde bir yazıyla karşılaştınız mı? Erkekler tarafından yazılan güzellik kanunları, bir şekilde kadınları da etkisi altına alıyor.

Kurallarını erkeklerin koyduğu bu kanunlar, elbette "göbeksiz erkek balkonsuz ev gibidir!!" ya da "kadınlar, kel erkekleri daha seksi bulur!!!" gibi süslemelerle de, erkek dünyasında korkunç bir özgüven fırtınası estiriyor. Öyle ki, kadınlar kendi aralarında konuşurken bile kadın vücudunun "daha estetik" olduğu konusunda birleşirler. Bu, elmayla, armutu karşılaştırmak gibidir. Çünkü, gerek anatomik yapı olarak, gerekse sert hatlarıyla, düzgün bir erkek vücudu da en az kadın kadar estetik ve güzeldir. Ya, kadınların, daha çok kadınlara bakması durumu?? İşte onu hiç anlayamam:)) Rakiplerini gözaltında tutma içgüdüsüdür büyük olasılıkla.. Ve egoları tavanlarda gezen bir takım adamlar, kendi hallerine bakmadan, hep en güzel, en seksi ,en bakımlı kadınları isterler yanlarında. Bir süs bebeği gibi. Haa ,bu tarz kadınlar da, onlarla paraları için beraber olur genelde. Simbiyotik bir yaşam sistemi örneği.

Güzelliğin, "geçer akçe" olduğu şu günlerde, yaşamdaki yatırımlarını sadece güzellik üzerine kuran bir yığın genç kadın var ortalıkta.. Her gün de yenileri ekleniyor. Güzel, ama boş.. Çünkü onlar, okullarda okurken öğretmenleri ve arkadaşlarının "onun ne kadar güzel" olduğunu söylemeleriyle büyüdüler. Sonra iş ararken bu durumun, onlar için avantaj olduğunu gördüler. Erkekler tarafından hemen farkedildiler. Ve bu zaafı da sonuna kadar kullandılar, kullanmaktalar. Ama salt güzelliğin yetmediğini, onlar da elbet bir gün gelip anlayacaklar. Eğer anlamak isterlerse...Ya da gene zaman öğretecek!!!!

Bir de tam tersi kadınlar da vardır... Fiziki güzelliklerin gelip geçici olduğunun farkında olan ve bununla övünmeyi anlamsız bulan. Elbette kendine bakan ama asıl beynini güzelleştirip zenginleştirmeye çalışan, bedeniyle barışık olan kadınlar. Çünkü aslolan salt fiziki güzellik olsaydı, bugün tip olarak daha vasat görünen!!! kadın ya da erkekler dünyanın en güzel insanlarına tercih ediliyor olmazdı.

Elbette, estetik cerrahiye karşı değilim. Son derece önemli durumlarda devreye girdiğinde, gerçekten de mucizevi sonuçlar vermekte çünkü. Örneğin; yarık damak-dudak problemi olan bir bebekte, meme kanseri yüzünden göğsü alınmış bir kadında ya da vücudu yanmış bir genç kızda... Ama onun dışında insanların bedenleriyle bu kadar uğraşmasını cidden anlayamıyorum. Zamanın bize getirdiği deformasyonları en aza indirmek için dengeli beslenme, spor, huzurlu bir yaşam tarzı ve en önemlisi aynaya baktığında kendimize gülümseyebilmemiz, bizi zaten dünyanın en güzel insanı haline getirir bence....

Kendisiyle barışık bir insandan daha güzel bir şey düşünemiyorum:) Ya siz???

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder