12 Ekim 2006 Perşembe

BUGÜN BİR BEBEK DOĞDU

9735Sen, bugün sabaha karşı doğdun… Mukavva bir evin kenarında, at ve köpek pislikleriyle dolu bir bahçede. Senin doğduğun sabaha karşı, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Annen seni doğururken, yanında ne bir doktor, ne bir ebe, ne de elini tutan bir adam vardı. Bahçenin kenarında, yağmurun altında… Hastaneye gidemediler, arabaları yoktu çünkü… Evde de doğuramazdı seni. Çünkü kardeşlerin uyuyordu içerde… Sahi, onlar da, pis bir bahçe kenarında mı doğmuşlardı senin gibi? Sen doğarken baban ne yapıyordu acaba? Heyecanlı ya da endişeli miydi? Sanmam…Ne de olsa 4 kardeşin daha var, bunu unutma! Belki de uyanmamıştı bile, bilmiyorum.

Sana biraz aileni tanıtayım: Annen, büyük iki ağabeyini başka bir adamla evliyken doğurmuş. Sonra kocası ölmüş. Ailesi onu, ölen kocasının erkek kardeşiyle –yani babanla- evlendirmiş. Bir yandan babanla birlikte çalışmış, bir yandan da bahçe köşelerinde çocuk doğurmuş. Yüzü solgun. Daha doğum yapalı birkaç saat geçmişken, ayağa kalkıp evin işlerini görmeye başladı bile. Eminim o da isterdi, diğer kadınlar gibi, başına kırmızı lohusa kurdelesi bağlayıp beyaz çarşaflarda emzirmeyi. Ya da seni, dört duvarı olan bir odada, bir beşikte uyutmayı.

Baban, kağıt ve hurda toplayıp satarak, sizi geçindirmeye çalışıyor. Bu aralar, belediyeye kızgın, işlerine engel oluyorlarmış. Genelde annenle beraber işe!! gidiyorlar. Sabah çıkıp, akşamın bir saatinde mukavva, tek odalı evinize geliyorlar. Evin kenarına dizilmiş bira şişelerinden anladığım kadarıyla, baban içmeyi de seviyor.

4 kardeşin var... 2 ağabeyin okul çağında… Ama baban onları okula göndermiyor. Çünkü iki küçük kardeşine birilerinin bakması gerekiyor!!! Sana da kardeşlerin bakacak, haberin olsun. Çocukların en önemli görevi, çocuklara bakmaktır çünkü!!! Sen de büyüyünce yeni doğan kardeşlerine bakacaksın.

Ailen, kardeşlerine aşı yaptırmamış. Büyük olasılıkla sana da yaptırmayacaklar. O yüzden çok dikkatli olmalısın. Her an bulaşıcı bir hastalıktan sakat kalabilir ya da ölebilirsin. Günün, at pislikli bahçede, ayağında bir külot bile olmadan, ayakların çıplak bahçede oynayarak geçecek. Geceleri 7 kişi tek göz mukavva evinizde uyuyacak, tuvaletini doğduğun bahçede bir yerlere yapacaksın. Herhalde okula gitmeyi falan düşünmüyorsundur…

Bu sabah tanıştım seninle. Sarı zıbının içinde uyuyordun. Kucağıma aldım ve dikkatle yüzüne baktım. Doğduğun ortama inat, o kadar temiz ve savunmasızdın ki… Pembe yanaklarının, kardeşlerin gibi kirleneceği günleri, içim sızlayarak düşündüm.

Sen belki de bu dediklerimin hiç birini yaşayamayacaksın. Çünkü annenin, gebeliğinde yaptırmadığı tetanos aşısı yüzünden, “yeni doğan tetanosu” nedeniyle öleceksin. Kısacık hayatın, daha yeni başlamışken son bulacak. Annen ve babana gelince, onlar da yeni çocuklar doğurmaya devam edecek.

Haaaa unutmadan!! Sana nerede doğduğunu söylemeyi unuttum. Sen, dünyanın ünlü turizm kentlerinden Antalya’da şehir merkezinde doğdun!!!!!! Ne kadar şanlısın!!!!!!!

Not: Bu bebek ve bu aile ne yazık ki gerçek. Kurgu olmasını cidden çok isterdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder