8 Ekim 2006 Pazar

KIRMIZI PATENLER

9225İnternetten hergün elektronik postalarımıza gelen postalardan bir kısmı, “80 ’ler”, “bizim çocukluğumuzda neler vardı, neler yoktu”, “insan ilişkileri, komşuluklar, misafirlikler” temalı oluyor dikkatinizi çektiyse. Bu tür yazıları her okuduğumda gerçekten benim yaş grubumdaki bir çok insan gibi “iyi ki çocukluğumuzu, o dönemlerde yaşadık” diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Gerçekten de bizi eğlendirecek oyuncaklarımız,playstationlarımız, dvd, bilgisayar vs yoktu… Ama bizim en büyük eğlencemiz, sabahtan çıkıp da, akşam yemeğine kadar bütün enerjimizi tükettiğimiz sokaktı. Gerçi öğle vakti annelerimizin zoruyla eve girip “uyumasak da yatıp dinlenirdik!!” Ama o zamanlarda annelere itiraz da edilmezdi zaten.Gözlerinize dik dik bakmaları yeterliydi. O dik dik bakışlar, misafirlikte fazladan bir şeker almak için kaseye elimizi uzattığımızda ya da anlamını bile bilmeden yaşlılara “moruk” dediğimizde de hep üzerimizde olurdu zaten… Arkadaş gruplarımızla bazen yakartop, bazen futbol oynar, bazen de o zaman moda olan danslardan birini uygun bir koreografiyle uygulamaya çalışırdık kendimizce ya da o zaman bolca bulunan boş arsalarda papatyalar toplayıp kolyeler, taçlar yapardık kendimize… Bazen de geleceğin umut vaadeden ticaret dehaları! Olarak, çok değerli “Tommiks” ve “Teksas”larımızı, komşu mahallenin çocuklarına kiralardık…

Her istediğimiz hemen alınmazdı. Çünkü o zaman değeri kalmazdı, her kolay elde edilen gibi. 11 yaşındayken , bir spor mağazasının vitrininde kıpkırmızı bir çift paten görmüş ve fena halde kafama takmıştım. Büyük bir heyecanla kırmızı patenleri anlattım onlara. Babam, alabilecek durumu olduğu halde “birikmiş paran var mı hiç?” diye sormuştu. Ben de olmadığını söylemiştim. ”O zaman biraz harçlıklarından biriktir bakalım. Üstünü ben tamamlarım” demişti. Bunun üzerine her sabah eve gelen gazetelerden dikkatimi çeken haberleri bir dosya kağıdına aktarmaya başlamıştım. Ayrıca kendi yaptığım resimler ve sağdan soldan bulduğum şiirleri de eklemiştim. Gazetemin adı “Hürcüneş” ti. O zamanki benim üstün!! yaratıcılığım , “Hürriyet” , “Tercüman” ve “Güneş” gazetelerinden potbori bir başlık çıkarmıştı. Her sabah üşenmeden büyük bir emek harcayarak gazetemi çıkardım ve hem anneme hem de babama sattım. Bazen de bir kavanozu “Kendimi Koruma Derneği Bağış Kumbarası” olarak gezdirip bağış topladım. Sonunda üstünü de babam tamamladı ve o patenler benim oldu... Patenlerle birlikte dünyalar da benim oldu. Günlerce evin içinde bile patenlerle dolaştım.

Şimdi 37 yaşındayım ve o patenleri hala hatırlıyorum… Günümüzde, iyi ebeveyn olmayı, çocuklarının her istediğini almak olarak değerlendiren anne babalar mevcut. Bu şekilde yetişen çocuklar, istediği bir şeyin olması için “emek” ve “sabır” gerektiğini öğrenemeden büyüyorlar. Bu yüzden de elde ettiklerindeki hissedecekleri mutluluğu ve heyecanı tadamıyorlar. Hep,almaya alıştıkları için de, geleceğin bencil bireylerine bir yenisi daha ekleniyor hergün. Bugün herhangi bir alışveriş merkezinden daha çıkmadan aldığı şeyden hevesi geçen çocukların durumuna gerçekten üzülüyorum. Çünkü onların yıllar sonra hatırlayabildikleri böyle bir anıları olmayacak……

2 yorum:

  1. murat özdemir8 Nisan 2009 02:37

    ablam,patenleri ben de hatırlıyorum,hem de ayak numarana göre ayarlanıyolardı,ama giyip kaymışlığım varmıydı,onu hatırlıyamadım:)

    YanıtlaSil
  2. Tatlım hatırladığım kadarıyla sen 7-8 yaşlarındaydın ve kaydığını sanmıyorum. Aslına bakarsan ben bile o kadar az kayabildim ki... Bir gün tekerleğin bilyeleri dört bir yana dağıldı ve benim paten sevdam da öylece bitivermiş oldu...

    YanıtlaSil