12 Aralık 2006 Salı

DANTELLİ BEYAZ MENDİL

17030Bugün, bizden ayrılalı 22 yıl oldu... 15 yaşındaydım.… Ne kadar uzun zaman olmuş..İnsan hesaplamayınca, farkına varamıyor… Biliyorsun, seninle aramızda, çok güzel bir iletişim vardı.. Hatta annem kızardı sana , bizi şımartıyorsun diye.. .Küçükken ,senin eve gelişini dört kardeş, sabırsızlıkla beklerdik..Kapı çaldığında hepimiz dizilir ve sırayla seni öperdik..En önce annem öperdi seni. Sarılıp öpüşmenizi seyretmek, hep çok büyülü gelirdi bana. İçim içime sığmazdı…Zaten son anına kadar , annemi ve seni el ele yanak yanağa gördüm..Ne mutlu bana… Daha sonra yemek hazırlanana kadar , tependen inmezdik..Bizimle boğuşmayı sen de çok severdin…Bazen mutfağa girip annemle yemek yapardınız..Biryandan da birlikte şarkı söylerdiniz..Sesin çok güzeldi baba, annemin de…Beraber şarkı söylediğinizde sizi dinlemekten mest olurdum.. Güle oynaya yemeğe otururduk.. Yemek sonrası biraz daha sohbet ettikten sonra biz odalarımıza çekilirdik...Dersi olan ders çalışırdı…Ya da kitap okurdu…

Haftasonları mutlaka hava güzel olursa pikniğe giderdik..Sen, mangalı kimseye bırakmazdın..Büyük bir keyifle mangalın başına oturur, biryandan hazırladıklarını dağıtır, bir yandan da rakı ya da biranı yudumlardın..Biz de denizden çıkıp ,aç kurtlar gibi saldırırdık pişirdiklerine..Zavallı anneciğimin, orada da bulaşık yıkamak düşerdi kısmetine..Kağıt tabak yoktu o zamanlar ve anneler hep piknikte yıkardı tabakları. Giderken ve dönüşte, Kemer yolunda bir bölüm vardı iniş çıkışlı ..Oradan geçerken mutlaka hızlanıp, arabayı zıplatırdın..Arabanın içinde çığlıklar atardık..O kadar hoşumuza giderdi ki… Bir de aynı yolda bir tünel vardır..Her geçişte kornaya basmanı isterdik.. Kornanın sesi , tünelin duvarlarında yankılanınca, biz de bağırmaya başlardık avaz avaz…

Yazları , Antalya’ya taşınmadan önce Şekerbank’ın Yalova’daki kampına giderdik.Sen orada bana yüzme öğretmiştin..Ama deniz analarından çok korkuyordum…Bisiklete binmeyi de orada öğretmiştin..Lacivert bir bisikletim vardı..Onun selesinden tuttuğunda , dikkatimi sadece bisiklette dengede durmak üzerine yoğunlaştırmıştım.Arkamda sen vardın ya , bana bir şey olmazdı…Sonra usulca çektin elini ve sensiz de sürmeye başladım..Taa ki elini çektiğini fark edinceye kadar ..Birden panikledim ve düştüm..Sonra düşe kalka sensiz bisiklete binmeyi öğrendim…

Antalya’ya yerleştikten sonra, yazları Konyaaltı plajındaki oba adı verilen tahta evlere taşınmaya başladık.Bütün yazı , orada geçirirdik..Sen ,sabahları işe gitmeden, erkenden denize girerdin..O zaman, uyanıp da seninle yüzmeyi gözüm kesmezdi..Ama akşamüstleri , geldiğinde ,seninle denize girerdik hepimiz..Akşamları okey oynardınız komşu yazlıkçılarla..

Bazen biraz uzaktaki bakkala yollardın beni…Hemen ,gidonunu püsküllerle süslediğim bisikletime atlayıp , hevesle gider gelirdim..Bazen Arap ya da Kıbrıs televizyonları çıkardı..Tek kelimesini anlayamadığımız eğlence programlarını seyrederdik birlikte..Güneşten yanıp soyulmuş burnumuza krem sürerdin habire...

Hafta içi bazen senin çalıştığın bankaya gelirdik..Sen ,çok sevilen bir müdürdün..Bütün personelin hep senden sevgiyle ve övgüyle bahsederdi..Bazen haftasonu pikniklere beraber giderdik..Bir yöneticiden çok, abi gibiydin onlar için..Sıkıntılarını çözmeye çalışırdın..Sana gelen hediyeleri , orada paylaştırıverirdin.Hep senin ne kadar dürüst ve iyi bir insan olduğun konuşulurdu, olmadığın ortamlarda..Hala da öyle konuşuluyor…Ne mutlu bana…

Sonra…Sonra… Emekli oldun .Hiç bilmediğin sulara daldın … …Sen ticaretten ne anlarsın be baba!!! Maddi kayıplar yerine konuyor, senin kaybın ne olacak peki??? Hastalığının teşhisi konulduğunda, filmlerdeki gibi bir mucize olmasını bekledik 1 yıl boyunca…Hepimiz sessiz bir isyan içindeydik..Sonunun ne olduğunu bildiğimiz bir yolculukta , yanında olmaya çalıştık var gücümüzle..İçimiz yana yana erimeni seyrettik. Son doğumgününü hastanede kutladık …O fotoğrafa bakamıyorum hala…Ya da ölmeden sen göresin diye yapılan, kardeşimin sünnet düğünündeki fotoğraflar…Ne olacak onlara??Nasıl bakacağız ??Bakamıyorum.. Hala...

Bir ara kenarı dantelli beyaz mendil istiyordum deliler gibi..Nereden aklıma düştüyse.. Bir gün okul dönüşü eve geldiğimde, yatağının içinde oturmuş -çünkü artık gücün yoktu- gülümseyerek pijamanın cebinden bana bir paket uzattın..İçinden beyaz , kenarı dantelli bir mendil çıktı…Bu, bana verdiğin son hediyeydi, o anda bunu bilmiyordum..Sen aramızdan ayrıldıktan sonra , o mendil de kayboldu…Ne olduğunu bilmiyorum ama, onu kaybettiğim için hala kahroluyorum..

Dürüst , erdemli ve iyi bir insan olmanın giderek anlamsızlaştığı bugünlerde, hala senden öğrendiklerimi , geleceğe aktarmaya devam ediyorum..Hatıra defterime de ,benden bunu istediğini yazmıştın , unuttun mu?Ben unutmadım…

Bazen rüyalarıma giriyorsun..Ama hiç hasta halini görmüyorum..Bize geri dönmüşsün ve hiçbirşey olmamış gibi yaşantımıza devam ediyoruz..Uyanmak kötü oluyor bu rüyalardan…

Annem, hem annemiz hem de babamız oldu..O çok güçlü bir kadın baba.!.Görsen sen de gurur duyardın karınla…Güçlü bir çınar gibi ,dimdik hayata kafa tuttu senden sonra…Kolay değil..4 çocuk ve bir sürü borçla senin yokluğuna alışmaya çalışmak…

Senin gidişinle birlikte, güven duygum da yitip gitti baba…Sanki sen olmayınca, korunmaya muhtaç bir çocuk gibi, boynu bükük ve ürkek hissediyorum. 37 yaşında bile bunu hissediyor olmak bana garip geliyor….. Şimdi ,bisikletimin selesini tutmanı çok isterdim… Seni hepimiz hala çok özlüyoruz...Senin kızın olmaktan onur ve gurur duyuyorum...Dilerim bir gün gene görüşürüz….

1 yorum:

  1. O mutlu bir babaydı; biz de onun mutlu çocukları... Yokluğu her zaman ince bir sızı...

    YanıtlaSil