2 Haziran 2008 Pazartesi

KIRIK DÖKÜK

does_love_have_to_hurt_by_arya_dwipangga“Merak etme… Bu sefer kendimi üzmeyeceğim ; söz!” dedi telefonun diğer ucundaki ses… Ama sesindeki titreşimlerden, adım gibi biliyordum… Gene incinecekti işte! Canı yanacaktı; yüreğinde iz bırakacak yeni bir çentik atmaya hazırlanıyordu. Yıpranacaktı… Bile bile hem de! Yavrusunu korumaya çalışan bir anne gibi huzursuzlanmaya başladığımı fark ettim birden… Sonuçta kocaman bir kadındı; kendisi için neyin iyi neyin kötü olabileceğini algılaması gereken yaşları çoktan geçmişti. Algılıyordu da zaten. Sadece kısa bir süreliğine de olsa, birisi tarafından seviliyor gibi  hissedecekti … Kandıracaktı!  O kadar  yalnız hissediyordu ki kendisini; yalnız ve sevgisiz! Sonu, canını yaksa bile; bunu yapacaktı…

Bu noktada sevgiyi, tutkuyu, hem de  şefkati yaşamak istiyordu. Hepsine  ihtiyacı vardı çünkü… Her kadın gibi… Geriye dönüp baktığında, canını yakan bir sürü yaşanmışlığı vardı zaten… Ha bir eksik, ha bir fazla; ne fark ederdi ki? Oysa ki  farkın ne olduğunu o da çok iyi biliyor ama bilmezden gelmek istiyordu.

“Sex And The City” dizisinden , gerçek hayata fırlayıvermiş bir film kahramanı gibi hissediyordu bazen kendini. Kadehindeki  şarabın koyu kırmızısına dalan gözleri başka şeyler anlatırken , o , dudaklarına  hınzır bir gülümseme yapıştırmaya çalışıyordu. Sözde çok eğleniyordu. Arkasına bile bakmadan gitmişti güya. Kulağı çalmasını beklediği telefonundayken, tedirgin olduğunu fark ettirmemeye çalışıyordu. Önemsenmek, aranmak, merak edilmek istiyordu. Ama bu istediklerini yüksek sesle söyleyecek cesareti yoktu.

Güzel bir ilişki yaşayacağına olan inancını hiç kaybetmemiş  ama  hep olmaz sularda yüzmüştü. Beklentilerini tümüyle yok etmeye çalışmış, yanındakinin rüzgarına bırakmıştı kendini yıllardır. Rüzgar kesildiğinde ise, denizin ortasında direği kırılmış bir yelkenli gibi kalakalmıştı. Şaşkın ve yalnız… Oturup bir şarap içimi dertleşmelerimizde, bazen şaşırıp kalıyordum varolan defoyu görememesine. Bir şeyleri göstermeye çalıştığımda, hayretler içinde kalıyor ve söylediklerimin hiç farkında olmadığını anlatıyordu bana… Öyle zamanlarda, o kadar savunmasız ve çıplak geliyordu ki bana! İçimden, “Onu  gözümün önünden ayırmasam da kimse incitemese!” diye düşünüyordum.

Hatta bazen benim bu koruyucu tavrım ya da bir takım tuhaflıkları dümdüz söylemem, canını sıkıyordu biliyorum. Söylemezsem onunla olan dostluğuma ihanet etmiş olmaz mıydım ki? Başka şehirlerde yaşadığımız için iletişimimiz genelde telefon yoluyla oluyordu. Oradaki arkadaşları da benzer bir ruh halinde olduğundan, birbirlerini etkiliyorlar, hep birlikte hırpalanıyorlardı. Sonra bir araya gelerek , birbirlerinin kanayan yaralarını sarmaya çalışıyorlardı; taa ki bir sonraki yaralanmaya kadar… Hepsi , aralarında sessiz bir anlaşma yapmış gibi, sıra kendilerine gelinceye kadar var olan yarayı tamir yoluna gidiyorlardı.

Tatilde yanıma geldiğinde , anlatıyordu sürekli. “Bu sefer çok farklı!” diyordu. “Önceki gibi olmayacak”…  Söylediklerine kendisinin de inanmadığı o kadar belliydi ki! Yüzüne bakıyordum uzun uzun…  Son yıllarda yüzündeki çizgiler ne kadar da derinleşmişti. Ne kadar yorgun görünüyordu.  Hayal kırıklıkları ne kadar da yıprattı onu! Bu minicik kadının daha ne kadar yıpranmaya gücü vardı ki? Yanımdan her gidişinde, “Dikkatli ol! Aptal aptal olaylar yüzünden üzme sakın kendini!” diye tembihliyordum sıkı sıkı…

Her geçen gün, aşka  ve sevgiye olan inancını kaybediyor. Her şeyden önemlisi kendisine olan güveni yok oluyor gün be gün…Örselenmiş ruhunu huzura erdirmek için sarfettiği  nafile çabayı izlemek beni kahrediyor. Yüreğinin nasır bağlayacak yeri bile kalmadı. Gözlerindeki ışıltıyı yıllarca görmüştüm; bilmem mi ben  20 yıllık dostumu! Bir gün… Bir gün gelip, onu incitmeden sevecek, sevgisini cömertce ve korkmadan gösterebilecek bir adam çıkacak mı karşısına? Gözleri, eskiden olduğu gibi pırıl pırıl parlamaya başlayacak mı? Ya da karşısına onu gerçekten seven bir erkek çıktığında; bunun, onun için  artık bir önemi olacak mı? Bunu bilemiyorum. Dilerim…

1 yorum:

  1. Dilemek keşke yetse. Seni ve kelimelerini tekrar okumnın keyfindeyim. Ne olur yaz sen.

    YanıtlaSil