9 Eylül 2008 Salı

EYVAHHH ANNEM TAŞINIYOR!!! -2

turtleBir önceki bölümde anneme kiralık ev bakmak için sözleşmiş olduğumuz emlakçı Ramazan Bey, söz verdiği gibi tam 10 dakika sonra ofisinin önündeydi. Ama bu sefer az önce yaşamış olduğum kötü deneyim yüzünden önce adama uzun uzun bakmakla yetindim. Adam iri göbeğini sağa sola sallayarak yanıma geldi. Sesinde çekingen bir tınıyla:
- Yeşim Hanım?

- Ramazan Bey; siz misiniz gerçekten de?

Adam, az önce yaşananlardan habersiz olduğu için şaşkın bir ifadeyle yüzüme baktı. Bugün adamların yüzüme tuhaf tuhaf bakma günüydü sanırım. Sağlık olsundu; sonunda aradığım Ramazan'ı bulmuştum ya...

- Bir dakika... Dairenin anahtarlarını alıp hemen geliyorum. Siz arabanızla beni takip edersiniz.

Arabada bekleyen annem ve ablamın yanına gittiğimde, yüzlerinde hala toparlayamadıkları sırıtışlarıyla, bana az önceki elim kazayı hatırlatmaktan büyük bir haz alıyor gibiydiler. Üstünde durmamaya karar vererek emlakçının arabasının peşine takıldım. Ama bu sefer doğru Ramazan'ı bulmanın iç huzurunu ve gururunu taşıyordum.

Bahçe içinde güzel bir sitenin otoparkındaydık az sonra... Mermer kaplı apartman girişinden asansörün önüne geldiğimizde asansör kapısının üzerine yapıştırılmış bir yazı göze çarpıyordu: "Asansör 4 kişiliktir!" Bir süre sonra derin düşüncelere dalmış bir şekilde defalarca yazıyı okumakta olduğumu fark ettim. Bu dört kişinin ağırlıklarıyla ilgili hiç bir açıklama bulunmamaktaydı. Öyle ya 60 kg ortalamalı 4 kişi de olabilirdi... Ya da bizdeki gibi 100 kg'ı geçeli hayli olmuş annem ve o ihtişamlı göbeğiyle daha aşağılarda bir kiloda olamayacak Ramazan Bey... Ve de balık etli ablam ve ben. Bir anda aklıma okulda çözmeye çalıştığımız makaralarla ilgili problemler geldi. Ama Ramazan Bey asansörün kapısını çevik bir hareketle açarak, ben daha problemi çözemeden atıldı:
- Önden buyurun..

- Dört kişiliktir diyor ama biz daha ağır çekeriz ; asansörde kalmayalım da...

- Yok efendim; olur mu hiç öyle şey?

Az sonra hepimiz asansörün içinde balık istifi şeklinde sıralanmıştık. Ramazan Bey, 7. katın düğmesine bastıktan sonra asansör sarsılarak yukarı doğru bir hamle yaptı; bulunduğumuz kattan yaklaşık 50 cm kadar yükseldi; durdu ve gene yaklaşık olarak 1 metre kadar aşağı indi ve tekrar durdu... Bu da elbette basit bir matematik hesabıyla olayı değerlendirdiğimizde zemin kat seviyesinden 50 cm aşağıda bir halde asansörde kalmış olduk!

Bir kaç dakika sonra kabindeki ışıklar söndü ve havalandırma artık havalandırmaktan vazgeçti. Haziran ayının ortalarında bir Antalya öğleden sonrasında, göbeklerimizi birbirine değdirmeden öylece ne kadar durabileceğimizi kestirmeye çalışıyordum. Tam olarak klostrofobik olmasam da bizimki gibi bir durumda kim olsa kesinlikle aynı ruh haliyle asansörün sadece yarısı görünen kapı camını yumruklamaya başlardı:" Çıkartın beni burdaaaaannnnn!" Beynimde yankılanan çığlıklarımı belli etmemeye karar verdim. Soğukkanlı ve sakin görünmek bana iyi bir fikir gibi gelmişti. Ama benimle aynı fikirde olmayan birisi vardı...

Ramazan Bey, giderek kızaran yüzünden süzülen ter damlacıklarını elinin tersiyle sildi. Pantolon ve gömlek ceplerini telaşla yoklayarak telefonunu buldu. Titreyen parmaklarıyla bir numarayı tuşladı. Kesik kesik nefes alıyordu. Uzun uzun çaldırdığı numaranın nihayet cevap verdiğini , kaşlarının kalkması ve çatılmasının bir olmasından anladım. Birden bire bağırmaya başlamıştı. Küçücük kabini bir de bizler daraltmışken, sesin nasıl duvarlara ulaşıp da yankılandığına şaşırmıştım doğrusu.

- Ner'desin seeeennnn?..... Ne işin var denizde?........ Asansörde kaldık biz!!! Asansörün anahtarı ner'de?.......Evde miiiiiiii?....... Peki yedeği? .... Ne demek yedeği yok? Hey Allahım çıldıracam!!! Hemen atla bir taksiye buraya gellll! .... Ne demek param yok? .... Otobüsle olmazzzzz! Patlayacam oğlum bur'da; çabuk gellll!
Telefonu hırsla kapattı. Dudaklarının kımıldayışından için için küfrettiği oldukça belliydi.Sıcaktan ve bağırmaktan artık kıpkırmızı olmuş yüzünü, cebinden çıkarttığı buruşuk bir mendille kuruladı. Hala nefes nefeseydi. Az önceki konuşmasından mahcup olmuş bir ifadeyle makul bir açıklama yapmak zorunda hissetmişti sanırım:

- Yaaa kusuruma bakmayın n'oolur. Benim kapalı yerde kalma korkum var da... Böyle patlayacakmışım gibi hissediyorum kendimi. Zaten bypass olalı da 6 ay oldu. Fena oluyorum yani...

Sevgili emlakçımız kırmızı suratlı Ramazan Bey'in bu açıklaması, asansörün ortasında bir sessizlik bombası etkisi göstermişti... Şimdi elimizdeki malzemeye bir göz atacak olursak: Klostrofobik göbekli bypasslı bir emlakçı, hipertansif ve elindeki yelpazeyle nafile bir serinleme çabasına girmiş bir anne, şimdilik durumuyla ilgili renk vermemeyi tercih eden bir abla ve içine sıkıntılar basmaya başlamış ama grubun liderliğini üstlenmiş olan ben... Bundan iyisi Şam'da kayısı !!!!

Devam edecek.... Bitmedi ben ne yapayım?

4 yorum:

  1. Yeşom, evi tutmuştunuz di mi annene?:)))BR/Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  2. yav sen beni öldürcen valla ya. bunlar nasıl senin başına geliyo böyle ardarda nasıl oluyo bu iş anlamadım ben ya :))

    YanıtlaSil
  3. Yeşim Özdemir13 Eylül 2008 14:45

    Evi tuttuk Özlemciğim hatta kaç aydır taşındı oturuyor...Sadece şöyle bir dönüp geçmişe bakıvereyim dedim:)))

    YanıtlaSil
  4. Yeşim Özdemir13 Eylül 2008 14:46

    Bunlar nasıl olup da benim başıma geliyor ben de bilmiyorum Özlemciğim... Sanırım komikliğe davetiye çıkartıyorum:)))Tabii yazıyla tam da anlatamıyorum asıl canlı canlı anlatırım bir gün o zaman çok komik oluyor...

    YanıtlaSil