25 Haziran 2009 Perşembe

12. GÜN

İsteklerin sonu bitmek tükenmek bilmiyor  elbette… Ya da bazı gereksinimler somutlaştıkça fark ediliyor. İşte bizde de böyle oldu. Ek bir veranda ve evin dış cephesine dekoratif bir malzeme kaplanmasını isteyince işler aksadı haliyle. Tabii ki bu işlerin çıkmasına sebep biz olduğumuz için de kuzu kuzu beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.

Biraz önce ekiplerin bir sorun yaşayıp yaşamadığını kontrol etmek için gelen Genel Müdür Yardımcısı Muzaffer Bey ile tanıştım. Dönem dönem firmanın üst düzey yöneticileri, montajı yapılan evleri gezerek, olası aksaklıkların önüne geçmeye çalışıyorlarmış. Çok güzel ve çalışanları motive edici bir uygulama bence de…

Şu anda evin içinde ve dışında herkes arı gibi çalışırken, ben de Antalya’nın o bunaltıcı neminden ve sıcağından uzak, evimizin verandasında bu satırları yazıyorum..Aynı zamanda çektiğim fotoğraflardan, çalışan arkadaşlara hatıra CD’si yapıyorum. Rüzgar ve cırcır böceklerinin seslerinin geceleri nasıl da güzel dinleneceğini düşünüp heyecanlanıyorum. Ev bitmeden keyfi başladı ya nihayet; daha ne isteyeyim ki?

Bundan sonraki yazımda artık devir teslim töreninden fotoğraflarla döneceğim.24 Haziran akşamüstü itibarıyla son durum şöyle…
p1070587p1070585p1070584p1070582p1070579p1070578p1070576p1070571p1070570p1070568p1070589

20 Haziran 2009 Cumartesi

8. GÜN

Sağanak yağışların arkasından bastıran Antalya'nın malum sıcakları,  Fabrikev'in montaj ekibinin hızını kesemiyor . Artık evin  ince detayları ve son düzeltmeleri yapılıyor. Bir yandan bizimle sohbet eden, bir yandan da dikkatle işlerini yapan  arkadaşlara şimdiden teşekkür ediyorum. İşte , Cuma akşamüstü itibarıyla objektifimden çıkan görüntüler...

p1070552p1070551p1070549p1070548p10705561p10705551

p1070564p1070563p1070561p1070560p1070559p1070558p10705661

16 Haziran 2009 Salı

SEVCAN'A NE OLACAK?

sev1“Adın nedir?” diye sorduğumda  yüzünde utangaç bir ifade belirdi. Yaşına ve görüntüsüne çok zıt, çocuksu bir ses tonuyla yanıtladı:”Sevcan!”. Yüzüne baktım. Kırklı yaşların başında olsa gerekti. Kucağında birleştirdiği ellerini ovuşturup duruyordu. Yakınmasını sorduğumda yüzüne kocaman bir gülümseme yayılıverdi. “Bilmiyorum...”

Yanındaki yaşlı kadın lafa girdi: “Doğumda oksijensiz kalmış. Geri zekalı oldu böyle.” Yıllardır alışkın olduğu bir açıklamayı yinelemenin bezginliği sinmişti yüzüne. Şikayetinin ne olduğunu bu sefer annesine sordum. “Biraz ateşi çıktı. Öksürüyor. Haa bir de boğazı ağrıyormuş!”  Sevcan, sanki kendisinden söz edilmiyormuşçasına hala gülümsüyordu.

15 Haziran 2009 Pazartesi

5. GÜN

p1070540Elbette her çalışmanın bir de tatili olmak durumunda...  4. gün, montajı yapan arkadaşların da izin günüydü. Hoş izin yapmasalardı da doğa şartları onlara zorunlu bir izin verecekti; çünkü bizim köyde tüm gün yağmur yağmıştı. 5. gün ile ilgili olarak verebileceğim haberler ise şöyle:

- Bir gün önceki yağmur ve fırtına, çatıya çakılmak üzere yukarı çıkartılmış yalıtım tabakalarının bir kısmını aşağıya ve ilerilere savurmuş. Ancak evin içine tahmin ettiğimiz kadar su girmemiş.

-Hava şartlarının elverdiği ölçüde özveriyle çalışan ekip, çatının metal iskeletini oluşturmaya başlamışlar.

-Odaların zeminine şap atılmış.

Bu bilgiler Bülent'in köye gittiği ilk on dakikadaki gözlemleriydi. Sonrasında gelen bir telefonla, acilen şehre geri dönmesi gerekti. Çünkü annesi evde başı döndüğü için düşmüş ve başında şiddetli bir kanaması olmuştu.  Her ne kadar endişelenmiş olsak da, gereken müdahaleyi ve tetkikleri yaptırdıktan sonra ciddi bir problem olmadığını öğrenmek yüreğimizi ferahlattı.

Yapış yapış bir Antalya gecesinde, bir kez daha farkettim ki, insanın kendisinin ve sevdiklerinin ağız tadının yerinde olmasından daha önemli hiç bi şey yok! Sağlıklı olmadan ya da çevremizdekilerin sağlığı yerinde olmadan, mutlu olmak ya da yaşamdan keyif almak diye bir şey de söz konusu değil...

Keyifle geçirilen her günün, bize yaşamın bir armağanı olduğu gerçeğini unutmadan, yaşamaya devam...

 

Fotoğraf: Yağmurdan korumak için dolapları mavi brandayla örtülü mutfak-salondan bir görüntü.

14 Haziran 2009 Pazar

3. GÜN

p1070536Şimdi sırası mıydı hasta olmanın? Öğleye kadar kendimi toparlamaya çalıştıktan sonra , piknik malzemelerimizi de yanımıza alarak köye doğru yola çıktık. Giderek bulutların rengi koyulaştı ve yağmur yağmaya başladı. Köy yoluna döndüğümüzde otomobilin içine dolan o mis gibi ıslak toprak ve çam ağaçlarının kokusunu , tamamen tıkanmış burun deliklerimden dolayı hissedemiyordum.

Henüz çatının montajı başlamadığından, yağmurun evin içine sızmaması için büyük mavi brandalarla kapatılmıştı evimiz. Montajı yapan işçiler, verandanın altına sığınmış, giderek şiddetini artıran yağmurdan korunmaya çalışıyorlardı.  Bu zorunlu molayı fırsat bilerek çay, kahve, pasta, börek  servisine başladık.  Bir yandan  sohbet ederken bir yandan da neler yaptıklarını anlatıyorlardı.  Evin parçalarını birbirine kaynatmaya başlamışlar. Aralarına izolasyon malzemesi sıkılmış. Elbette yağmur bu işlerin oldukça aksamasına sebep oluyordu.

Yağmurun artık durmamaya karar verdiğini farkettiğimiz zaman, işçi arkadaşlarla vedalaşma vaktimiz gelmişti. Onları teşekkürlerle uğurladıktan sonra verandada oturduk. Derin bir sessizliğin içinde verandanın çatısına düşen yağmurun tıkırtılarını dinledik huzur içerisinde.  Bahçede, verandada nasıl düzenlemeler yapabileceğimizi paylaştık heyecanla.  " Şehre dönmeyi hiç canım istemiyor" dedi Demet Ablam. "Bizim de" dedik...  Verandada üç kişi  doğa ve huzurun mükemmel uyumunun keyfini çıkartıyor ve bu mutluluğun daim olmasını diliyorduk tüm kalbimizle...

 

Fotoğraf: Ablam ve Bülent veranda keyfindeler...

13 Haziran 2009 Cumartesi

2.GÜN

Sabah erken saatlerde, evimizin parçalarının yüklü olduğu 8 kamyon köye doğru yola çıktı. Gerisini fotoğraflar anlatsın...p1070487p1070491p1070495p1070501p1070503p1070505p1070513p1070516p1070519

p1070531p1070525p10705271

11 Haziran 2009 Perşembe

1. GÜN

surat

Saat 10: 30

"Kusura bakmayın... Kamyonlar geç geldi; evi daha yeni yüklemeye başladık!"

Ama ama nasıl olur? Hani montaja dün başlamamalarının nedeni kamyonu yüklemek değil miydi?

Saat  12:10

"Jeneratör arıza yaptı da; yenisini bulmaya çalışıyoruz..."

İyi de... Yedek jeneratörleri yok mu?

"Var da... Onların da hepsi montajda. Bulunca biz sizi arayacağız..."

Saat 13: 50

Biraz daha bekleyelim bakalım...Vakit öğleyi geçti; hala ses yok!

"Jeneratör kiraladık bir yerden. Geldiği zaman eğer geç olmazsa kamyonları çıkartacağız."

İnşallah!



Saat  18:45

Bugün boşa gitti...

Benim de canım sıkıldı...

İşçiler  yesin diye yaptığım börekleri oturup afiyetle yedik.

Umarım başka bir aksilikle karşılaşmayız.

Yarın... 2. Gün

 

Fotoğraf: www.deviantart.com

10 Haziran 2009 Çarşamba

Yuvayı Yapan: FABRİKEV

p1070345“Usta aradı. Başı ağrıyormuş, bugün  gelemeyecekmiş! ” ya da “Eee iyi de bu duvar eğriii???” ve hatta  “İşçiler ‘her gün pide mi yiyecezzzz!’ diye sızlanıyor” gibi cümleler bir inşaatın yapılma aşamasında sık sık duyduklarımız arasındadır. Zamanın geçtiğine mi yanarsınız, yoksa paranızla rezil olduğunuza mı? İnsanların mesleklerine ve zamana saygı duymamalarının faturası hep zavallı bizlere çıkar. Amaaaa bu sefer çıkmayacak. Çünkü artık dişi kuş ve usta devri kapandı. Şimdi yuvaları “Fabrikev” yapıyor.

Son derece çağdaş, sağlam ve pratik bir uygulama olduğu ve henüz çok fazla bilinmediği için sizler de haberdar olun istedim…Antalya’nın büyük şirketlerinden ADO Grup’un  bir kolu olarak hizmet vermeye başlayan Fabrikev henüz bir bebek aslında. Dünyada ve Türkiye’de tek oldukları iddiasıyla başladıkları üretim, Ağustos ayında yapımı tamamlanacak olan 285.000 metrekarelik yeni fabrikalarıyla daha da hız kazanacak. İlerleyen zamanlarda adlarından daha çok bahsedileceğine hiç şüphem yok. Burada yapılan üretim benim anladığım ve aktarabileceğim kadarıyla şöyle…

2 Haziran 2009 Salı

DOĞUM GÜNÜ MÜ?

birthday_by_triinuhMuayene odasındaki sandalyelerden birisinde oturmakta olan yaşlı adam, sessizce kayıt işlemlerinin yapılmasını bekliyordu. Adamın bilgilerine şöyle bir göz gezdiren hemşirenin yüzündeki ciddi ifade, birden bire muzip ve heyecanlı bir hal aldı:


 


-         Aaaa amca! Dört gün sonra doğum gününüz varmış! Kutlu olsun!


 


Yaşlı adam şaşırmıştı:


 


-         Ne ki o?


 


-         Yani amcacığım dört gün sonra yaş gününüz varmış ya; onu kutladım işte…


 


Adamcağız bir anda telaşlanmıştı:


 


-         Yaş günüm demek? Eee şimdi ne yapmam gerekiyor benim?