11 Haziran 2010 Cuma

BİR "ELVEDA" DAHA...

p1070945Zamanın artık yeni bir günü gösterdiği saatlerde ilk defa , sen olmadan, her zaman birlikte oturduğumuz masada, hep oturduğum yerde- ki orası hep senin yanı başındı-  seni anıp, senden konuştuktan sonra… Her zaman oturduğun,  şimdi kimsenin  oturamadığı sandalyenin arkalığını usul usul okşarken… Gün batımını yaşlı gözlerle izleyip, bir daha bu manzarayı  göremeyeceğini bilirken…Her şey çok garipti… Sen yoktun ve biz yine aynı  yerde, aynı yerlerimizde oturuyorduk. Bir tek sen yoktun... 


 


Yaşım ilerledikçe , giderek daha fazla sevdiğimi toprağa veriyorum. Yaprak dökümü olarak tanımladığım bu kayıplar dizisi, giderek hızlanıyor. Ve artık bu duyguyla nasıl olup da başa çıkacağımı hiç bilemiyorum. … Ailesinin acısını düşündüğüm zaman metin durmaya  çalışsam da… Olmuyor… Yapamıyorum. İçimden geçen tek duygu- ki çok bencilce olduğunu da çok iyi biliyorum- daha fazla kayıp acısı yaşamadan sıradakinin ben olduğunu umut etmek…


 


Olan “ölene” oluyor dostlar... Gerisi hikaye! Kalanlar bir şekilde öyle ya da böyle başının çaresine bakıyor.  “O giderse biz n’aparız?” diyenler pek de güzel hayatlarına kaldığı yerden devam ediyorlar. Bir namaz ve cenaze töreni kadar ancak sürüyor acıları…Her şey sahte… Her şey sadece göstermelik… Toprağa gömüp de bir yakınını, döndüğün anda ağız dolusu  gülebiliyorsan, bunu psikolojik olarak “sinir boşalması” olarak değerlendiremem kimse kusura bakmasın… Titreyen ellerimle bahçe kapısının eşiğine koyduğum ayakkabılarının, cılız sokak lambasının altındaki o kimsesiz görüntüsü bile inanmama yetmedi bir türlü... Sanki kötü bir rüyaydı bütün bunlar ve ben bir an önce uyanmak istiyordum çığlık çığlığa...


 


Mehmet Esat Güvenç… Benim beş yıldır seslendiğim haliyle “Esat Abi”…Ölüm tarihi 7 Haziran 2010… Kısacık bir süre içinde bana çok yakın olmuş bir adam. Hatasıyla, doğrusuyla sevdiğim, gönlümün içine yerleştirdiğim bir adam….Bütün zararı kendisine olmuş , kocaman bir çocuk… O kocaman çocuğu, son nefesime kadar , gecenin köründe arayıp “N’aber yaaaa?” diye başlayan konuşmalarıyla her zaman anımsayacağım… Gücümüz  seni yaşatmaya yetmedi…Yetemedi…. Ama  en azından sözümüzde, gönlümüzde, soframızda her zaman var olacaksın…


 


 


Belki –değil kesinlikle- daha yazacak, anlatacak çok şey var… Ama benim bunu yapacak gücüm  yok! Elveda Esat Abi… Bundan sonra, senin için de bakacağım gün batımına…Denize…Ufka… Yeni açan tomurcuğa… Nasıl bütün kaybettiğim  sevdiklerim için yaşıyorsam. Senin için de yaşayacağım. Ömrüm yettiğince….


 


Bunu yapacağım!... İçin rahat olsun…


 


 


FOTOĞRAF: Esat Abi'nin köydeki evimizi son ziyareti...

8 yorum:

  1. başın sağolsun canım benim. mekanı cennet olsun...

    YanıtlaSil
  2. Çok sağol Özlemciğim... Hala inanmakta güçlük çekiyoruz ama kabullenmek dışında yapabileceğimiz hiç bir şey yok ne yazık ki... Hayat böyle bir şey işte...

    YanıtlaSil
  3. Yeşom başın sağolsun, çok üzüldüm.

    YanıtlaSil
  4. Çok sağol Fulyacığım...Ölüm bu kadar olağanken hala şaşırıyoruz işte... Ne garip!

    YanıtlaSil
  5. Ölümün geldiği yerde söz bitiyor Yeşim.
    Artık ne yapsak ne söylesek boş.
    Sabırlar dilerim canım.

    YanıtlaSil
  6. Çok haklısın Özlemciğim... Söyleyecek tek bir sözümüz yok...

    YanıtlaSil
  7. Yeşom bugün okudum yazını. başın sağolsun. Sabır ve ardında bıraktığı sevdiklerine sağlık diliyorum...

    YanıtlaSil
  8. Çok sağol Sedacığım.... İnanması güç olmakla birlikte olan gidene oluyor. Kalanlar bir şekilde başının çaresine bakıyor. Senden bir ses duyduğuma çok sevindim. Görüşmek üzere...

    YanıtlaSil