11 Temmuz 2010 Pazar

YAŞASIN FUTBOOOLLL!

futbol


Futboldan hiç hazzetmem. Koca koca adamların bir topun peşinde koşturması, yine onları izleyenlerin heyecandan hop oturup hop kalkıyor olması bana çok tuhaf geliyor. Dünya kupasının finalini izlemeye heveslenmişken bile bir yandan yazıyor olabilmemi başka ne şekilde açıklayabilirim ki? Hatta bu hevesim bana hatırlatıldığında “pozisyon olduğu zaman” izlemenin bana yeterli gelmesi de bu yüzden.


 


Koyu bir Galatasaray taraftarı olan annem, önemli ( gerçi onun için takımının en uyduruk takımla oynadığı maç bile önemlidir) bir  maç öncesinde söyledikleri aklıma geldi birden. Tansiyonu yükseldiği için kızarmış yanakları ve boş bakan gözleriyle “Ne kadar şanslısın!” demişti bana… “Tuttuğun hiçbir takım yok. Fanatizm çok zor!”. Mutlaka zor bir şey olmalıydı. Yoksa bu kadar insan neden “Turne” diyeceğim ama turne değildi … Neydi onun adı? Hahhh tamam “Deplasman!”. Takımlarının peşinden deplasmana gidenler, o pozisyonda kendileri olsa neler yapabilecekleriyle ilgili atıp tutanlar, hatta teknik direktörlüğe soyunanlar, hakeme küfredenler, kavga eden, ağlayan, sarhoş olanlar…


 


1 Temmuz 2010 Perşembe

GEÇMİŞTEN GELEN DOLAP

dolap_by_saksaganGri boyaları yer yer dökülmüş eski bir dolabım vardı çalıştığım işyerinde. Kapısına taktığım asma kilidin anahtarını yıllar önce kaybettiğim için onunla olan ilişkimi tamamen kesmiştim. Koridorun sonundaki pencerenin önünde diğer dolaplarla beraber dururken , yanından geçer, dönüp bakmazdım bile. Ve gün geldi  o dolapların artık emekliye ayrılması ve devletin eski eşya mezarlığına gönderilmesi gerekti. Demir kesme makasıyla, artık paslanmış olan asma kilit açıldı. Şimdi sıra içindekileri boşaltmaya gelmişti.


 


Tuhaf bir merak ve heyecanla açtım eski dolabımın kapağını. Aslında “Dolabım” demek bile garip geliyordu çünkü varlığını bile unutmuştum. Tıpkı yıllar önce içine koyduğum eşyaları unuttuğum gibi…  Herhalde benim için çok da önemli değildi içindekiler; aksi halde yokluklarını mutlaka hissetmez miydim? Kapak gıcırdayarak açıldığında ilk fark ettiğim burnumu gıdıklayan toz kokusu oldu. Sanki yılların terkedilmişliği, aniden açılan kapıdan dışarıya fışkırıvermişti.