Saatin tik-takları beynimin labirentlerinde yankılanıyor. Öğle arası yemeğe çıkma gafletine düştükten sonra, serin bir mekanın özlemiyle, koşar adım geri döndüm. Sıcağın yorgunluğu çöktü üzerime. Her ne kadar hava durumunda sıcaklık 34 derece olarak belirtiliyorsa da, arabanın termometresi gölgede 38, 5 'u gösteriyordu. Kapı ve pencereler sıkıca kapalı, klima var gücüyle çalışıyor. Oysa ben, pencereden gelen rüzgarı hissetmeyi , kuş seslerini dinlemeyi ve çimenleri koklamayı istiyordum. Her yaz , sıcaklar bastırdığında , dört duvar arasına tıkılmaktan ve terlemekten nefret ediyorum. Sabah duş alıp, ferah ve taze bir şekilde güne başlamışken, daha üzerinden 5 saat geçmiş olmasına karşın, tekrar bir duş alabilmek için yanıp tutuşuyorum.
Genelde güneydeki bütün kentlerde sıcaklıklar birbirine yakın olsa bile, Antalya'nın neminin üzerine nem görmedim ben henüz. Varsa da onlara sabır dilemek gerek!