sokak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sokak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Haziran 2007 Salı

SOKAKTA

45999“Yeşiiiiimmm! Hadi eve gel artııııkkk! Baban gelecek birazdaaannnn!”… Bu, sanırım benim yaşlarımda olan herkesin, çocukluğunda sokaktan eve girmeleri için klasikleşmiş bir çağrıydı o zamanlar. Bütün gün sokakta kan ter içinde , tüm enerjimizi tükettikten sonra, yorgun, terli ama bir o kadar da sakinleşmiş bir halde evlerimizin yolunu tutardık. Sofraya oturmadan eller , parmak aralarına kum girmiş ayaklar bir güzel yıkanır, temiz pak yemeğe otururduk. Uyurken, kafamızda yarınki sokak düşüncesiyle, huzurlu bir uykuya dalardık. Neler yaşamadık ki sokakta?

Apartmanımızın arkasında bir incir ağacı vardı. O zamanlar bize kocaman görünürdü. Onun gövdesini, kargılarla çevirip minik bir kulübe haline getirmiştik. İçini bir güzel süpürüp, yerlere kilimler sermiştik. Evden ya da bakkaldan gazoz, bisküvi alıp orada yerdik sıcak öğle sonlarında. Yaprakların hışırtısı ve tatlı serin gölgesi hala hatırımda...

7 Haziran 2007 Perşembe

OYNAMAK GEREK!

45146Çok çocuklu ailelerde , oda sorunu her zaman olur , tahmin edilebileceği üzere… Bizimkiler de bu sorunu ranza ile çözmüşlerdi o yıllarda.Ranzanın kenarlarını, bir çarşaf ya da battaniye ile kapatırdık. Ayak ucu tarafına, ranzaya yakın olarak iki tane sandalye koyardık. Sandalyeler atımız, ranza da arabamız olurdu ! Sandalyelere bağladığımız ipler gem görevi görürdü. Ranza ve sandalyelerle yarattığımız at arabamız buram buram “Küçük Ev” kokardı…Belki de babamın o zamanlar sıklıkla izlediği Western filmlerin etkisinde kalmıştık, bilemiyorum… Mutfakta ne kadar tabak çanak varsa hepsini doldururduk arabamızın içine. Hatta erzak dolabından pirinç, şeker, bulgur da koyardık Ne de olsa uzun yola çıkacağız, yolda açlıktan ölmek de istemeyiz haliyle… Giysi dolabımızdan, iç çamaşırı, pantolon, kazak ve çoraplardan oluşan minik bir bohça hazırlardık her birimiz. Ranzanın ucuna ablam ve ben oturur, elimizdeki iplerle atlarımızı (!) yönlendirirdik “Dehhhh”, “Hoooo oğlum!” çığlıklarıyla…