3 Kasım 2006 Cuma

KIRMIZI IŞIKTA İNSAN MANZARALARI

12213Cuma ,akşamüstü, iş çıkışı...

Antalya’da yine yağmur yağmakta... Daha ne kadar su var gökyüzünde bilmiyorum. Bana ,sanki ,artık dibine gelmişizdir gibi geliyor...

Hava kararmaya başladı. Kış saati uygulamasından nefret ediyorum!!!

Kırmızı ışıkta bekliyorum. Silecekler yavaşta çalışıyor. Camlar buğulanmaya başladı. Yerler ıslandığında, asfaltta arabaların ve sokak lambalarının ışık oyunlarını seyretmekten oldum olası hoşlanırım. Ben, böyle ışıkları seyrediyor ve radyoda hoş bir tango bana eşlik ediyorkennnnn...

Sol tarafımda tuhaf bir homurtu sesi duydum. Buğulanmış camı sildiğimde, bordo bir Fiat Albea ‘nın garip bir hareket yaptığını gördüm. Duruyordu evet... Ama sanki bıraktığın anda fırlayacakmış gibi bir arkası, bir önü kalkıyordu arabanın... Tabii ki bunu el freni ile yaptığını biliyorum. Benim bilemediğim kısmı ''niye'' yaptığı??? Yani demem o ki, bunu yaparken dışarıya da ''bakın nasıl arabayı hoplatıyorum'' şeklinde bir sırıtışla bakan bu ve benzeri erkekler (yapan kadın görmediğim için böyle söylüyorum), ne amaçlıyorlar? Arabaya ne kadar hükmettiklerini mi?Amortisörlerinin ne kadar havalandığını mı? Ya da bir arkadaşımın başına gelen bir taciz şeklinde, başka davranışlara gönderme mi yapmaya çalışıyorlar? Tabii ki, normal sağlıklı beyin yapısında olanların eminim vakıf olamayacakları bir durum. Anlamaya bizim çapımız yetmez...

Bu arada camım tıklatılıyor... Bir adam... Saçları uzun ve hırpani. Ağzında ıslak bir sigara... Para istiyor camdan... Korkuyorum camı açmaya... Bozuğum yok gibilerden bir şeyler geveliyorum... Bir arkadaki arabaya gidiyor... Dikiz aynasından arka arabadaki sürücüye bakıyorum. Görebiliyorum, çünkü arka cam rezistansım çalışıyor:) ''Hımm'' diyorum, ''yakışıklı adammış''. Ben bunları düşünürken, o da, kırmızı ışığı değerlendirmek istemiş olsa gerek, elini burnuna götürüp, yüzünde büyük bir ciddiyetle burnunu karıştırmaya başlıyor. Sanki hayatın sırrına erişmek üzereymiş gibi de bir hali var. Süratle bakışlarımı adamdan en uzak olabilecek noktaya çeviriyorum. (Lütfen dikkat edin; kırmızı ışık yandığında, erkeklerin büyük bir çoğunluğunun eli burunlarına gidiyor. Bunun mekanizması nedir, nedendir henüz çözemedim.)

Bu sırada, uzun bir ''daaaaaatttt'' sesiyle sıçrıyorum. Işığa bakıyorum; henüz sarı yanmış. Ama tabii ki, herkesin yetişmesi gereken çok önemli işleri var; ve de zamanları çok değerli. Salisesi bile çarçur edilemez. Hareket ettik, gidiyoruz... Yağmur olduğu için oldukça yavaş akıyor trafik... Hadi bakalım bir ışık daha... Bu sefer yanımda kırmızı Golf kullanan, sarışın bir kadın var. Hemen, elinde hazır tuttuğu ruju, dikiz aynasına bakarak sürüp, kenarlarını parmaklarının ucuyla düzeltiyor. Hımm çok pratik... Biraz da parfüm... İşte akşam randevusuna hazır şimdiden... Arkada neler oluyor bir bakayım... Ooo sanırım kavga var! İkisinin de yüzleri çok gergin... Ama sanırım kadın biraz daha kızgın. Hararetli bir tartışma içindeler... Bakalım saat kaça kadar tartışacaklar şu güzelim Cuma akşamı...

Kendi halime gülüyorum bu sefer... Meraklı, pencere önü teyzeleri gibi oldum bir anda!!!

Hahhh!! Nihayet trafik tekrar akmaya başladı... İki kavşak sonra evimdeyim. Güzel bir Cuma akşamı ve güzel bir haftasonu var önümde…

Hepinize keyifli haftasonları...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder