19 Ekim 2008 Pazar

PORTAKALI SOYDUM -4

uc4. Gün

Yoğun bir iş gününün ardından, akşamüstü giderek artan boynumdaki ağrı ilerleyen saatlerde kazık yutmuş bir hale dönüşmeme sebep oldu. Başımı sağa ya da sola çeviremiyorum. Festival partnerlerimden Bülent bronşit oldu; Şule gündüz filmleri takip edip bana hava atıyor ama akşam ufaklık olduğu için uygun değil.

5. Gün
Şartlar gene aynı ne yazık ki...
6. Gün
Erden Kıral'ın yönettiği "Vicdan"ı izlemek üzere tekrar Antalya Kültür Merkezi'ndeydik Bülent'le birlikte. Bu kırmızı halıdan yürümek bende fena halde bir alışkanlık yapmaya başladı. Hatta "Evin girişine bir kırmızı halı sersek ne güzel olur değil mi?" şeklindeki sorum karşısında tuhaf bakışlara maruz kaldığımı belirtmek zorundayım.

 

Film ekibinin katılımıyla izlediğimiz filmde bazı durumlardan bahsetmek istiyorum. Bir film eleştirmeni değilim; teknik konulara çok dikkat ettiğimi de söyleyemeyeceğim. Ancak film içinde bazı kopukluklar benim açımdan dikkat çekiciydi. Bir iş kazası sahnesinden sonra , o adamın neden bir daha ortalıkta görünmediğini ya da görünmeyecekse eğer neden öyle bir bölüme gerek olduğunu anlayamamıştım. Film çıkışındaki konuşmalarımızda farklı farklı açıklamalar getirdi diğer izleyenler.

 

Kafasında bandanasıyla ve kaslı vücudundaki dövmesiyle fabrikada çalışan işçi tiplemesi bana biraz özenti gibi geldi. Ancak daha önce "Mutluluk" filminde de izleme şansına ulaştığım Murat Han, önümüzdeki günlerde kendisinden fazlaca söz edeceğimiz aktörlerden birisi olacak düşüncesindeyim.
Fabrika işçilerinin , olay Ege'de geçiyor da olsa gece ve gündüz hallerinin de bu kadar farklı olabileceğini zannetmiyorum. Onun dışında bence çok da zorlama bir şekilde öyküye yapıştırılan türbana girme durumu da farklı çevrelerce sanırım oldukça değişik şekillerde yorumlanacaktır. Filmdeki düğünde, gelinin damadın yanına geliş atraksiyonu çok ilgi çekiciydi. Gerçekten de böyle bir düğün ritüeli var mı; yoksa yönetmenin yaratısı mıydı bunu merak ediyorum. Hele bir de kafada kırılan tuğla karşısında, izleyiciler sanki bir çizgi film izliyormuşçasına neden güldüler hala anlayabilmiş değilim.
Üç kişilik bir aşk hikayesinin ve hastalıklı bir tutkunun anlatıldığı filmi izleyip benim gibi pek de hazzetmeyenler olduğu gibi, çok beğenenler de olacaktır eminim. İyisi mi kararınızı kendiniz verin.
7. Gün
Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes'da "En İyi Yönetmen Ödülü" aldığı filmi, "Üç Maymun"u izlemek üzere bir kez daha AKM'deydik. Daha önceki filmlerini de ilgiyle izlediğim için, belli bir beklentiye sahiptim elbette. Ve bir kez daha yanılmadım...

 

Son derece doğal oyunculuklar, her saniyesi bir fotoğraf karesi tadında ve özeninde görüntülerle bezenmiş filmde en çok eleştilen temponun ağırlığıydı her zaman olduğu gibi. Ama hem anlatılan öykü ile, hem de anlatılış tarzı , başrol ve yardımcı rollerdeki oyuncuların büründükleri karakterler anlamında zevkle izlediğim bir film oldu benim için. Bu arada ilk defa espri anlamında da yapılmış eklemelerle, izleyiciyi güldüren ögeler de mevcuttu.

 

Film bitip ışıklar yandığında, Nuri Bilge Ceylan ve ekibi, alkışlayanları selamlarken oturduğumuz yerin yakınlarında birisinin "Yuhhhh!" diye bağırmasıyla bütün salonda bir sessizlik oldu bir anda. Bu sefer daha da artan alkış sesleri arasında bu kişi tekrar bağırmaya başladı. Görevliler eşliğinde apar topar salondan çıkartılan genç adam, hala bağırmakla meşguldü: "Bu adam hep aynı şeyi yapıyor. Beş yıldır hep aynı , hep aynı!".

 

Sinema gibi bir sanat dalında, bir yönetmene eleştirileri olan ve kendisinin de yönetmen olduğunu iddia eden genç bir adamın eleştirilerini "Yuhhh!" diye bağırarak dile getirmesi beni hem düşündürdü, hem de son derece öfkelendirdi. Eğitimli olduğunu var saydığımız insanlarımızın bile tepkisini dile getirme yöntemi bu ise, daha yapacak çok işimiz var demektir. Kafamızda bu düşünceler dönüp dolaşırken, sessizce arabamıza doğru yürümeye başladık...

2 yorum:

  1. Boyle yazmaniz ve paylasmaniz cok guzel oldu...orada olmadan, orada oldum. Tesekkurler:)

    YanıtlaSil
  2. Yeşim Özdemir20 Ekim 2008 02:57

    Yazdım yazmasına ama festival dün gece bitti, benim yazım hala bitemedi ne yazık ki:))) Seneye bu işi daha bir düzenli yapmalıyım sanırım. İzlediğiniz için asıl ben teşekkür ederim.

    YanıtlaSil