22 Aralık 2008 Pazartesi

SIRADAN BİR PAZAR SABAHI

smile_by_jordacheDün de herhangi bir Pazar sabahından farksızdı. Anneme sabah kahvaltısına davetliydim. Gökyüzünde yer yer bulutlar da olsa, aralarından gülümseyen güneşin sıcaklığı bile keyfimi yerine getirmeye yetmişti. Kırmızı ışıkta beklerken dikiz aynasından, hemen arkamdaki arabada hararetle tartışmakta olan bir adam ve kadın dikkatimi çekti. Arabanın ön camında bir tıp amblemi bulunmaktaydı. Her ne kadar artık her önüne gelen rahatlıkla bu amblemlerden edinebiliyor olsa da , adam ya da kadını tanıyıp tanımadığımı anlamak için ikisine de daha dikkatlice baktım; tanımıyordum.
Adam, gergin bir yüz ifadesiyle bir elini sallayarak hatta arada direksiyona vurarak bağırıyordu. Diğer eliyle direksiyonu sımsıkı kavramıştı. Kadın ise küçücük yüzünü iyice saklayan kocaman siyah camlı güneş gözlüklerinden takmış, pencereden dışarıya bakıyordu. İnce dudaklarını büzerek bir şeyler söylüyordu o da; ama adama göre daha sakin görünüyordu.


Ara sıra birbirlerinin yüzüne bakıyorlardı. Bir zamanlar o gözlere nasıl bir aşkla baktıklarını ya da şimdi öfkeyle tükürükler saçılan dudaklardan nasıl sıcacık cümleler döküldüğünü anımsayabiliyorlar mıydı acaba? Bu kadar çözümsüz olan neydi ya da bu öfkenin nedeni? Birbirine bu kadar nefretle bakan insanları görmek bile beni oldum olası rahatsız etmiştir. Dikiz aynasından son bir kere onlara üzüntüyle bakıp yoluma devam ettim.
İki kavşak sonra, her sabah işe gidip gelirken gördüğüm kadın yine iş başındaydı. Arabalara yaklaşıp kimisinden sigara kimisinden de para istiyordu her zamanki gibi. Yalnız ciddi bir değişiklik vardı. Kül grisi saçları artık kıpkırmızıydı! “Kadın olmak böyle bir şey herhalde!” diye düşündüm. Üstü başı kir içinde, dişleri sapsarı ama saçları alev alev… Hafifçe kornama dokunup selam verdim. O ise çoktan kavşağın diğer tarafındaki arabalara doğru yönelmişti bile…
Biraz sonra uzaklardan bir siren sesi duyarak dikkat kesildim. Yolun karşı şeridinde bir ambulans sabahın sakinliğine inat avaz avaz, hızla ilerliyordu nispeten boş caddede. Doktor ve hemşire önde oturmadıklarına göre, hastayı almış artık hastaneye götürüyorlardı. Birileri henüz uyanmamışken, kahvaltıda okumak için gazete almış eve dönmekteyken ya da kırmızı ışıkta kavga ederken, birileri de o ambulansın arkasında hayatta kalma çabasındaydı. O ve ailesi için artık başka hiç bir şeyin önemi ve anlamı yoktu. “Dilerim kurtulur!” diye düşündüm telaşla; ne zaman bir ambulans görsem hep düşündüğüm gibi.
Annemin oturduğu apartmanın otoparkına arabamı park ettim. Yaklaşık on dakika süren bir yolculuk süresince, yaşama dair ne çok olaya tanık olduğumu şaşırarak fark etmiştim. Zili çaldıktan kısa bir süre sonra annem yüzünde pırıl pırıl bir gülümsemeyle kapıyı açtı: “Hoş geldin hayatım! Bir görsen sana nasıl güzel börekler, kurabiyeler yaptım. Semaverde çay da demledim; tam senin sevdiğin gibi…”. Gülümseyerek boynuna sarıldım. Ne kadar şanslıydım ki bu Pazar günüm de güzel başlamıştı…
Fotoğraf: www.deviantart.com

9 yorum:

  1. senle beraber içinde olduğun halde bir de gözünün önünden akıp giden, müdahale edemediğin bir hayat var öyle değil mi...hem içinde hem de dışında olduğun bir hayat...

    YanıtlaSil
  2. Aydan Atlayan Kedi22 Aralık 2008 05:39

    Hep ne düşünürüm biliyor musun Yeşom; bizler toprak üzerinde yürüyoruz ama asıl seyahatimiz hep kafalarımızın içinde. Bazı zamanlar ise, tıpkı senin o pazar sabahı yaptığın gibi, gözlerimiz kendi aklımızın içine değil dışarıya, diğer insanlara, hayata çevriliyor. Belki de yaşadığımızı ancak böyle zamanlarda farkediyoruzdur, ne dersin?

    YanıtlaSil
  3. Haşim Arıkan22 Aralık 2008 06:44

    Hepimizden düşüyor bizi izleyen insanların retinalarına böyle görüntüler. Herkes retinasına düşen bu görüntülerden kendine göre bir masal yaratıyor. Esas masalı her zaman sadece ve sadece biz biliyoruz. Ya da bildiğimizi sanıyoruz. Yüreğine sağlık. Sevgiler:))

    YanıtlaSil
  4. sanirim yazi cikmamis...BR/asagi basligi ve yayin tarihini yaziyorum...BR/"Yolda giderken..."BR/Cuma, Aralık 05, 2008

    YanıtlaSil
  5. Yeşim Özdemir22 Aralık 2008 11:43

    -Beenmaya: Evet Özlemciğim... Yönlendiremediğimiz bir hayat var ve o hayat bize kimi zaman iyi kimi zaman da kötü sürprizlerle karşımıza çıkıyor...BR/BR/- Haşim Arıkan: Herkes keşke başka hayatları farkedebilse, belki de kendi yaşamları hakkında çok da önemli olabilecek ipuçlarına sahip olabilecek. Sadece iyi bakmak gerek...

    YanıtlaSil
  6. Yeşim Özdemir22 Aralık 2008 11:54

    - Aydan Atlayan Kedi: Aslında bizler gözlerimiz genelde hep çevremizde dolaşarak yaşayan insanlarız bence. Yazılarımızın bir çoğunda bu başka hayatların izlerini görmek mümkün. Hatta keşke bazen bu kadar da görmesem diye düşünüyorum. Çünkü zaman zaman yıpranmıyor muyuz Fullam?BR/BR/- Biraz: Zaten sıradan bir günün aslında ne kadar güzel olabileceğini düşündüğüm için yazmıştım bu yazıyı. Yakındığımız abuk subuk sorun diye nitelendirdiğimiz olayları bile özlemle anacağımız kötü sürprizlerle karşılaşmadan geçen her gün bizim için bir kazançtır. Bahsettiğin yazını da okudum az önce... gerçekten algıların açıksa görecek ne çok şey var değil mi:)

    YanıtlaSil
  7. Algılarımız niye "normalin" dışına açıktır da normale bu denli kayıtsızdır. Eh azıcık eleme yapmak lazımdır herhal, malum kapasite sınırsız değil. Ama tüm olup bitene rağmen ne çok şanslarımız var oysa; sabah, demli bir çay ve mis gibi börek kokusu.Sağolasın arkadaşım keyifle okudum gene.

    YanıtlaSil
  8. Yeşim Özdemir23 Aralık 2008 12:06

    "Sıradan" olarak nitelendirilen bir günün aslında ne kadar da değerli olduğunun farkına varmamız gerekiyor bence Engin. İşte o zaman sanırım herbirimiz şu anda olduğumuzdan çok da mutlu olacağız...

    YanıtlaSil
  9. Bence önemli olan yaşadığın anın değerini bilmektirb Yeşom.BR/O an geçip gider ve bir daha tekrarı mümkün değildir çünkü.BR/Sevgilerimle...

    YanıtlaSil