- Neden bakıyorsun bana öyle?- Nasıl bakıyorum?
- Dik dik… Sanki bir şey sorar gibi…
- Sana ne sorabilirim ki?
- Bilmem…
- Peki o zaman, sana bir şey soracağım fikrine nereden kapıldın?
- Sen hep sorarsın!
- Hep mi?
- Evet hep!
- Hımmm yine hırçınlaşmışız bakıyorum.
- Offff böyle konuşulmasından nefret ettiğimi biliyorsun. “Biz” miş!
- Evet biliyorum… Seni kızdırmaya çalışıyor olamam mı?
- İlişkilerini karşısındakini kızdırarak kurmaya çalışanlara da sinir olurum. Yani bir taşla iki kuş vurdun tebrikler! Hem neden uğraşıyorsun benimle?
- Neden uğraşmayayım?
- Başka işin mi yok?
- Benim işim sensin. Şimdi anlat bakalım; nedir sorun?
“Hiç değilse bu akşam yemeğinde olsun dört tabak indirsem raftan!” Sesindeki sıkıntılı ton dikkatimi çekiyor. “Dört tabak mı?” diye şaşkın şaşkın soruyorum. “Evet! Sofrayı dört tabakla kurmayalı öyle çok zaman geçti ki… Kocam, iki çocuğum ve ben” diyerek iç geçiriyor. “Niye ki? “ diyorum; çünkü hala anlayamıyorum tam olarak ne demek istediğini.