5 Kasım 2009 Perşembe

DÖRT TABAK

plates_for_crypto_cannibals_by_edmondmarot“Hiç değilse bu akşam yemeğinde olsun dört tabak indirsem raftan!” Sesindeki sıkıntılı ton dikkatimi çekiyor. “Dört tabak mı?” diye şaşkın şaşkın soruyorum. “Evet! Sofrayı dört tabakla kurmayalı öyle çok zaman geçti ki… Kocam, iki çocuğum ve ben” diyerek iç geçiriyor. “Niye ki? “ diyorum; çünkü hala anlayamıyorum tam olarak ne demek istediğini.


 


“ Evlendiğimizden beri evde sürekli birileri daha oluyor. Kayınvalidem, kayınlarım, ablamlar, yengeler, yeğenler… Herkes bizde anlayacağınız.” Anlatırken  yüz hatlarının gerilmesinden, o anların kafasında tekrar tekrar canlandığını hissedebiliyorum. “Hiç yalnız kalamadık bir türlü. Bizim buna ihtiyacımız olduğunu hiç düşünmediler. Sonra çocuklar oldu. Zaman geldi onlarla bile yeterince ilgilenemedim.”.


 


“Keşke uygun bir dille anlatmaya çalışsaydın bu rahatsızlığını” benzeri bir cümle kuruyorum ama aslında kurduğum cümleye kendim de inanamıyorum. Çocukları büyüyüp okul çağında olan bir kadının yakınışı bunlar. “Herkesin bize gelmek ve kalmak için bir bahanesi var. Kayınvalidem ‘Çocuklarınıza bakıyorum’ diyor ama aslında biz kreşi tercih ediyorduk; ona söyleyemedik. Ev üstünde ev olmuyor işte. Çocuklar doğdu doğalı bizimle yaşıyor. Ben evimin düzenine eşimle birlikte karar vermek istiyorum ama o sürekli iktidarını kanıtlamaya çalışıyor evde. Bizimle uyanıp, biz yatıncaya kadar bizimle oturuyor. Bir gün bile, bizi bir akşamlığına da olsa baş başa bırakması gerektiğinin farkında bile değil.”


 


Söylediklerini anladığımı belirtircesine başımı sallıyorum. Başkalarının hayatına öncelik verirken, kendisininkinden vazgeçen o kadar çok insan var ki çevremde… Ve o vazgeçilmişliğin farkında bile olmadan keyfine bakan diğerleri…”Peki eşin ne diyor bu duruma?” diye soruyorum merakla. “Ne desin ki?” diyor çaresizce ve ekliyor “ ‘Anam işte… N’apayım?’ diyor. Karnının yumuşak yanı”. Karşılıklı susuyoruz…


 


“Kimisi çocuğu okusun diye yanımıza göndermek istiyor. Ergenlik çağında bir gencin sorumluluğunu nasıl alalım ki biz? Başına bir kötülük gelmesine nasıl engel olacağız? Kendi çocuklarımın derdi bana yetiyor zaten.”. Kafamdan bir çözüm bulmaya çalışıyorum ama sorunların yalnızca bir kişi tarafından çözümlenemeyeceğini de çok iyi biliyorum. Kurulan bir yuvanın mahremiyetinin korunması için her iki kişinin de belli konularda ödün verip, empati yapmasının çok önemli olduğunun da farkındayım. Ama ne yazık ki bu iş hiçbir zaman bu şekilde yürümüyor.


 


“Dahası var?” diye ekliyor telaşla… “Yaz tatili geldi mi evde yatacak yer kalmıyor. Salonda bir köşeden diğerine gidebilmek için insanların üzerinden atlamak gerekiyor. Onlar tatilde tabii; bizim gibi değiller ki… Denize gidiyorlar, geç kalkıyorlar, geç yatıyorlar. Misafiri bırakıp yatmak olmuyor. Sabah işe sürüne sürüne gidiyorum.”. Umutsuzca omuzları çöküyor. “Bir gün olsun sofraya sadece dört tabak koyacağım günü bekliyorum. Çok şey mi istiyorum?


 


 


 


 Fotoğraf: www.deviantart.com

7 yorum:

  1. Bizim Türk aile yapısında ilişkiler hep böyle içiçe yaşanıyor ne yazık ki...Sınırlar çizilemiyor hayatlar ayrışamıyor. Bu gerekli mi? Kesinlikle... Benden de sana sevgiler Özlemciğim...

    YanıtlaSil
  2. Bu durumda en tuhaf olan sey ise bu rahatsizligini anlatinca gosterilen tepkiler, asiri alinganliklar ve hatta deger bilmezlik suclamalari, ama nedense karsi taraf yani bahane ile iyice eve yerlesenler nedense hep yukarida kaliyor ve onlarin dusuncesizligi hic soz konusu bile olmuyor. Bence biz pek cok acidan bencil bir toplumuz "yakin aile iliskileri", "guclu aile iliskileri" diye pazarlansa da gercekte yatan cogu zaman bencillik bence.

    YanıtlaSil
  3. Süleyman Odabaş7 Kasım 2009 09:01

    Gerçekten çok kötü bir durum bu! İnsan yalnız da kalabilmeli yoksa nasıl dinler ruhunun sesini. Bazen hayat hepimize, doğal ortamını özleyen sirk hayvanı gibi kapana sıkıldığımızı hissettirir. Geçtim çocukları, eşi filan bazen insan kendi kendiyle de olmalı ki kendine anlatması gerekenleri, öz eleştirisini yapabilsin. Hemen psikolojik bir destek lazım bunu yaşayana, vay be insan "dört tabak"a bu kadar içerler mi yaw:)

    YanıtlaSil
  4. Söylediğinde yerden göğe kadar haklısın Süleymancığım. İnsan bazen eşinden ve çocuklarından bile uzaklaşıp yalnız kalmak ister. Kaldı ki evin birincil fertleri dışındakiler, hepten rahatsızlık vericidir. Bizdeki aile yapısının getirdiği sonuçlardan birisi işte...

    YanıtlaSil
  5. Tabii ki bencillik Alper. Zaten bir çok insan hele de bizden önceki jenerasyonlarda "Yaşlanınca kendisine bakılsın" diye çocuk yapmıyorlar mıydı? Yaşlı anne babasına bakmayanlar ayıplanır; tuhaf karşılanır. Hele de huzurevinde falan kalan yaşlıların evlatlarına lanetler okunur. Oysa ki o baba ya da anne belki de zamanında ebeveyn olarak hiç bir şey yapmamış, çocuklarının hayatlarını karartmış insanlardır. "Ama her şeye rağmen onlara bakılmalıdır, çünkü onlar anne babadır" düşüncesi bizim iliklerimize kadar işlenmiş bir şekilde.

    YanıtlaSil
  6. Yazık , hemde çok yazık.Çok üzüldüm,içler acısı bir durum....söyleyecek söz bulamıyorum doğrusu.....

    YanıtlaSil
  7. Bu kişi, ülkemizde buna benzer ortamlarda yaşamak zorunda kalan bir çok kadından birisi sadece... Bir çözüm olabilir mi? İnan ben de bilemiyorum...

    YanıtlaSil