9 Ekim 2007 Salı

ÇERÇEVE

68652Anadolu’nun herhangi bir kentinde herhangi bir ev… Sıradan… Hepimizin evleri gibi, orta halli… Temiz ve düzenli bir ev; aydınlık. Orta yaşlı hafif topluca bir kadın bir yandan üstü başı un içinde baklava açıyor, bir yandan da sessiz sessiz burnunu çekiyor. Kocası ise yakın gözlükleri burnunun üzerine düşmüş, gazete okuyor.

- Hanım? Ne o; ağlıyor musun sen?

- Benim açtığım baklavayı çok sever Mehmet’im. “Anacığım senin baklavan kimseninkilere benzemez” der ya …Doğduğundan beri ilk defa bu bayram ayrı düştük. Bayramda gelene gidene de ikram lazım. Yapıyorum ama boğazımdan da geçmeyecek onsuz.

- Evet…Bana da tuhaf geliyor…Ama ne yapacaksın herkesin oğlu gidiyor askere, sıra bizimkindeydi işte.

- İyi midir acaba oralarda? Aç sefil kalmasın?

- Yok yok iyidir merak etme… Hem daha 2 gün önce konuştuk ya telefonda; iyiyim dedi. Haa bak az daha unutuyordum “Amcama da selam söyle” demişti. Bugün arayayım Orhan’ı da söyleyeyim; selamı üzerimde kalmasın.

- Onu bilmez misin? Hiçbir şeyden şikayet etmez biz üzülmeyelim diye. Çocukluğundan beri öyledir. Birliklerinde doktor var mıdır acaba?

- Olmaz olur mu hiç! Doktorlar da askerlik yapıyor ya…

- Biliyorsun çok çabuk hastalanıyor kuzum. Hemen boğazı şişer. Ahh burada olsa ben ona sıcacık bir çorba pişirdim mi bir şeyciği kalmazdı.

- Gelin gelecek mi bugün sana yardıma?

- Sabah telefon açtı. Oğlan uyuyormuş. Uyanır uyanmaz geleceklermiş. Diş çıkartıyormuş azıcık huysuzmuş. Zeytinyağlı yaprak sarma yapmış sağolsun.

- Haaa iyi o zaman… Gelsinler de azıcık torunumu seveyim. Elindeki çerçevede ne var? Haaa aslanımın fotoğrafını mı koydun! İyi yapmışsın…

- Yaaa baksana! Komando şapkası nasıl da yakışmış! Çerçevesiz toz oluyordu. Sehpanın üzerine koyayım da hep yüzünü görelim…

- Öfffff! İnsanın bu gazeteleri de okuyası gelmiyor valla. Allahlarından bulsunlar kudurmuş köpekler! Yazık değil mi bu çocuklara?

- Bizim oğlan dağa falan çıkmıyor değil mi? Yani bana öyle söyledi ama… Biliyorsun huyunu… Gerçi bizimki çıkmasa ne olacak ki? Herkesin evladı oralarda vatan için görev yapıyor.

- Yani öyle operasyona falan gitmiyormuş da…. Ara sıra keşfe çıkıyorlarmış sanırım. Vatan için görev yapıyor, vatan sağolsun sağolmasına da… Bizim oğlan elektrikçi, ne anlar silah tutmaktan, teröristle savaşmaktan? Diğer çocukların da hiç farkı yok ki! Analarının kucağından savaşa gidiyorlar gencecik delikanlılar. Karşılarındaki alçaklar ise profesyonel. Bu iş böyle gitmez. Daha ne kadar ocak sönecek?

- Aaaa zil çaldı. Gülsüm geldi sanırım, oğlan çabuk uyandı herhalde…

- Sen dur hanım… Ben açarım kapıyı…

Kapıyı açtı. Karşısındaki kalabalığa boş, anlayamaz gözlerle baktı. Üst rütbeli bir asker ona bir şeyler söylüyordu. Askerin dudakları kımıldıyordu ama o hiçbir şey duymuyordu. Kapının açılmasıyla eve giren rüzgardan dalgalanan perde, sehpanın üzerindeki çerçeveye çarptı. Çerçeve yere düştü… Kırıldı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder