25 Ekim 2007 Perşembe

SİS

71806Burnumuzun ucunu göremiyorken…

 

Karanlıkta el yordamıyla elektrik anahtarını arıyormuşçasına ellerimizi ileriye uzatmış ve parmaklarımızın ucu kaybolmuşken o bilinmezde…

 

Bu lanet olası sis üzerimize bu kadar çökene kadar, nasıl olup da fark etmediğimizi düşünüyoruz şaşkın şaşkın…

 

Oysa ki başka diyarlarda bunların olduğunu duymuştuk, biliyorduk… Peki neden umursamadık? “Bize bir şey olmaz “ mıydı güvendiğimiz? Neydi bu aymazlığımızın sebebi?

 

Bir rüzgar esti; hem de kuvvetli bir rüzgar… Bütün karanlığıyla sis, kalın bir yorgan gibi örtüldü üzerimize…

 

Şimdi her birimiz önümüzü göremeden, ellerimizle boşluğu yoklaya yoklaya bir yol bulmaya çalışıyoruz. Bir uçurumdan düşmekten korkuyoruz.

 

Kaç kişiyiz? Bilmiyoruz…

 

Kaç kişiyiz? Göremiyoruz…

 

Ama bizim gibi birilerinin daha o kaybolmuşluk içinde olduğunun farkındayız.

 

Biliyoruz…Birden parmaklarımız başka bir elin parmaklarıyla buluşacak… O eli sımsıkı tutacağız ve iki kişi yürümeye devam edeceğiz. Sonra diğer ellerle buluşacak ellerimiz. Sonra nice ellerle daha…

 

Bu kadar kalabalık olduğumuza şaşıracağız belki de…

 

Birbirimizin sıcağıyla ısınacağız… Yorulananın koluna girecek ellerimiz; destek olacak…

 

Yalnız olmadığımızı bilmenin gücüyle ve bütün nefesimizle haykıracağız! Sesimizdeki ve yüreğimizdeki güçle üzerimizdeki sisi dağıtacağız; dağıtmalıyız!

 

Çünkü biz artık mavi denizi ve kenarındaki minik çakılları görmek istiyoruz…

 

Çünkü biz artık yemyeşil çayırlardaki nergisleri koklamak istiyoruz…

 

Çünkü biz artık bir kuşun şarkısını duymak istiyoruz…

 

BİZ, GÜNEŞİ GÖRMEK İSTİYORUZ!

 

ÜŞÜYORUZ…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder