- Offf! Çok canım sıkılıyor Hasan!- Benim de valla hanım; hiç sorma!
- Her gün aynı, her gün aynı…
- Eeee n’aaparsın; şartlarımız böyle. Gelene gidene bakıp günü geçiriyoruz işte . Bunu kabul etmemiz gerekiyor.
- Kabul ediyorum etmesine de…
- Yahu asma şu suratını yine. Bak; ne kadar güzel bir sabah!
- Evet… Çok güzel bir sabah.
" Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir.
Bir gün benim yüzümden Blogger'ın kapanacağını biliyordum... Biliyordum ama gene de yazmaktan geri duramıyordum. Yazma hırsı gözümü bürümüştü. Oysa ki son derece tehlikeli sularda yüzdüğümün farkındaydım. Adeta şeytani bir güç beni kıskıvrak ele geçirmişti.
Bütün ömrümüz boyunca, çevremizdeki herkesle olan ilişkilerimiz alışveriş üzerine kuruludur. Doğduğumuz anda annemizin memesine ilk sarılışımızdan, öleceğimiz güne kadar hep bunun hesabını yaparız. Bu hesaplarla yaşamaya o kadar alışırız ki, başka türlü bir yaşam tarzı olabileceği aklımızın ucundan bile geçmez. Çünkü, verdiklerimizden çok aldıklarımızdır bizim için önemli olan. Bir yatırımcı gibi ne kadar az koyup, ne kadar çok alabiliyorsak, kendimizi o kadar kazançlı hissederiz.
4. Gün
3. Gün
Festival günlüğüme kaldığım yerden devam ediyorum ...
Antalya'da Sonbahar" iki anlama gelir benim için; artık bunalmadan oturulacak serinlikte mis kokulu akşamlar ve Altın Portakal Film Festivali... Yorucu yaz sıcaklarından kurtulan kent halkının kendisini parklara atarak çekirdek çitlettiği, festival organizasyonu içinde bulunan herhangi bir köşede bir ünlüyle fotoğraf çektirebilmek için gözlerini dört açtığı zamanlardır bunlar. Ama taa çocukluğumdan beri anımsadığım ve Antalya'lılar için de festivalin olmazsa olmazı "Festival Korteji" dir.
Madem ki yolun sonuna geldim ve öleceğim... Nasıl geçiririm son günlerimi? Bunu çok düşündüm. Belki de şu sıralar çok yoğun olup klavyenin başına oturamamış olmamın yanısıra, düşüncelere gömülmüş olduğum için de gecikti bu yazı. Aslına bakarsanız bu konuyu ne kadar düşünmeye çalışsam bir o kadar uzaklaştı benden. Çünkü ben sayılı günüm olduğunu düşünme fikrini bile çok ürkütücü buluyorum. İçimdeki yaşama sevinci o kadar yoğun ki; bir gün gelip öleceğim gerçeğini bilmeme karşın bu güne yönelik bir planlama yapamıyorum. Ne kadar uğraştıysam da olmuyor.
Gece ağır ağır ilerleyip, yerini yenice ağaran güne bırakıyor. Göz kapaklarımın bana daha önce hiç bu kadar ağır geldiğini hatırlamıyorum. Yorgunum ama mutluyum. Heyecanlı bir maratonun bitiş noktasını geçtik bugün hep birlikte. Bir kanepeye eğreti bir şekilde uzanmış, öylece sana bakıyorum. Çünkü sen , yüzünde dünyaya