
Sadece kendin için; kendi ruhunu beslemek adına… Tüm algıların açık yaşamalısın. Tadıyla, kokusuyla, dokusuyla, sesleriyle, hissederek. Kendin için en iyisini keşfetmeye çalıştığın bir yolculuğa çıkmışsın gibi düşün.
Deniz kenarında otururken, denizdeki mavinin tonlarını, griyi, yeşili , hatta kahverengiyi fark ediyor musun? Dalgaların büyüklüğünden tuhaf, ürküntüyle karışık bir haz alıyor musun? Dingin bir denize bakarken, o sakinlik, senin ruhundaki fırtınaları da dindiriyor mu? Havadaki iyot kokusunu hissediyor musun? Bulutların suya yansımalarını izleyip, küçüklüğünde yaptığın gibi, yine “bulutları bir şeye benzetme oyunu” oynuyor musun kendi kendine? Rüzgârla yüzüne vuran küçücük tuz zerreciklerini hissedip gülümsüyor musun? Uzaktan geçen bir yelkenliyi görüp onun içindekileri ve nereye gittiklerini tahmin etmeye çalışıyor musun? O teknede olup gitmeyi düşünüyor musun ya da?